بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ ﴿٤٣

O gün onlar, sanki dikili bir şey'e koşuyorlar gibi, kabirlerin) den fırlaya fırlaya (mahşere) çıkarlar,

— Hasan Basri Çantay

خَٰشِعَةً أَبْصَٰرُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۚ ذَٰلِكَ ٱلْيَوْمُ ٱلَّذِى كَانُواْ يُوعَدُونَ ﴿٤٤

gözleri horlukla aşağıda, kendilerini bir zillet (ve hakaaret) kaplamış olarak. İşte bu, onların tehdîd edilegeldikleri gündür.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR