بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَيَطۡمَعُ كُلُّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ أَن يُدۡخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٖ ٣٨

Onlardan her kişi naîm cennetine sokulacağını ümid mi ediyor?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan herkes Naim cennetine konulacağını mı umuyor?

– İbni Kesir

Onlardan her biri Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor?

– Diyanet İşleri

Onlardan herkes Naîm cennetine sokulacağını mı ümîd ediyor?

– Hasan Basri Çantay

Onlardan her biri, nimet cennetine sokulacağını mı umuyor yoksa?

– Seyyid Kutub

كـَلَّآۖ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّمَّا يَعۡلَمُونَ ٣٩

Yağma yok, biz onları o bildikleri nesneden yarattık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır. Doğrusu Biz; onları, bilip durdukları şeyden yarattık.

– İbni Kesir

Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden (meniden) yarattık.

– Diyanet İşleri

Hayır (ne gezer)! Hakıykat biz onları (da) o bilib durdukları şeyden yaratdık.

– Hasan Basri Çantay

Hayır! Öyle şey yok. Aldatıcı akıbetten kurtulamazlar onlar. Biz onları bildikleri şeyden yarattık.

– Seyyid Kutub

فَلَآ أُقۡسِمُ بِرَبِّ ٱلۡمَشَٰرِقِ وَٱلۡمَغَٰرِبِ إِنَّا لَقَٰدِرُونَ ٤٠

Artık o müşriklerin, mağriblerin Rabb’i için yemîne ne hacet, şüphesizki biz elbette kadiriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğuların ve Batıların Rabbına yemin ederim ki, şüphesiz Biz; gücü yetenleriz.

– İbni Kesir

(40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez.

– Diyanet İşleri

(40-41) Yine hayır, (iş onların umdukları gibi değildir). Doğuların, batıların Rabbine andederim ki, şübhesiz biz onların yerine kendilerinden daha hayırlısını getirmiye de elbette kaadiriz ve biz, önümüze geçilebilecekler (den) de değiliz.

– Hasan Basri Çantay

Yoo, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki bizim gücümüz yeter.

– Seyyid Kutub

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ خَيۡرٗا مِّنۡهُمۡ وَمَا نَحۡنُ بِمَسۡبُوقِينَ ٤١

Onları kendilerinden hayırlısına tedbil edebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki onların yerine kendilerinden daha iyilerini getirelim. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz.

– İbni Kesir

(40-41) Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez.

– Diyanet İşleri

(40-41) Yine hayır, (iş onların umdukları gibi değildir). Doğuların, batıların Rabbine andederim ki, şübhesiz biz onların yerine kendilerinden daha hayırlısını getirmiye de elbette kaadiriz ve biz, önümüze geçilebilecekler (den) de değiliz.

– Hasan Basri Çantay

Onları, kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirmeğe. Bizim önümüze geçilmez.

– Seyyid Kutub

فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٤٢

O halde bırak onları dalsınlar ve oynaya dursunlar tâ o vaad olundukları güne çatacakları deme kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bırak onları, kendilerine vaadolunan güne kavuşuncaya kadar dalıp oynasınlar.

– İbni Kesir

Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar.

– Diyanet İşleri

(Şimdilik) onları (hallerine) bırak. (Azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynaya dursunlar.

– Hasan Basri Çantay

Bırak onları kendilerine va'dedilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın oynasınlar.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ يَخۡرُجُونَ مِنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ سِرَاعٗا كَأَنَّهُمۡ إِلَىٰ نُصُبٖ يُوفِضُونَ ٤٣

O günkü kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki çantalarıyla dikmelere (putlara) gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; onlar, dikili taşlara doğru koşuyorlarmış gibi, kabirlerden çabuk çabuk çıkarlar.

– İbni Kesir

(43-44) Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür.

– Diyanet İşleri

O gün onlar, sanki dikili bir şey'e koşuyorlar gibi, kabirlerin) den fırlaya fırlaya (mahşere) çıkarlar,

– Hasan Basri Çantay

O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkarlar. Onlar dikilen putlara yahut hedeflere doğru koşar gibi koşarlar.

– Seyyid Kutub

خَٰشِعَةً أَبۡصَٰرُهُمۡ تَرۡهَقُهُمۡ ذِلَّةٞۚ ذَٰلِكَ ٱلۡيَوۡمُ ٱلَّذِي كَانُواْ يُوعَدُونَ ٤٤

Gözleri düşgün, kendilerini bir zillet saracakda saracak, o işte onların vaadolunup durdukları gün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak. İşte bu; onlara vaad olunan gündür.

– İbni Kesir

(43-44) Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür.

– Diyanet İşleri

gözleri horlukla aşağıda, kendilerini bir zillet (ve hakaaret) kaplamış olarak. İşte bu, onların tehdîd edilegeldikleri gündür.

– Hasan Basri Çantay

Gözleri düşük, yüzlerini alçaklık bürümüş bir durumda. İşte onlara vaadedilen gün, bugündür.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu