بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لِّلْكَٰفِرِينَ لَيْسَ لَهُۥ دَافِعٌ ﴿٢

(O) kâfirlere mahsusdur ki onu (kendilerinden) hiçbir önleyecek (defedebilecek) yokdur.

— Hasan Basri Çantay

مِّنَ ٱللَّهِ ذِى ٱلْمَعَارِجِ ﴿٣

(O), derecelerin saahibi Allahdandır.

— Hasan Basri Çantay

تَعْرُجُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُۥ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ ﴿٤

Melekler de, Ruuh da oraya bir günde yükselib çıkar ki mesafesi (dünyâ seneleriyle) elli bin yıldır.

— Hasan Basri Çantay

فَٱصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا ﴿٥

(Habîbim) sen (şimdilik) güzel bir sabr ile katlan.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُۥ بَعِيدًا ﴿٦

Filhakıyka onlar bunu (imkândan) uzak görürler,

— Hasan Basri Çantay

وَنَرَىٰهُ قَرِيبًا ﴿٧

Biz ise onu yakın görüyoruz.

— Hasan Basri Çantay

يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ ﴿٨

O gün gök erimiş ma'den gibi olacak,

— Hasan Basri Çantay

وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ﴿٩

dağlar yün gibi olacak,

— Hasan Basri Çantay

وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا ﴿١٠

hiçbir hısım bir hısımı sormayacak.

— Hasan Basri Çantay

يُبَصَّرُونَهُمْۚ يَوَدُّ ٱلْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍۭ بِبَنِيهِ ﴿١١

Onlar birbirine (sâdece) gösterilirler. Günahkâr o günün azabından (kurtulmak için şunları) feda etmeği arzu eder: Oğullarını,

— Hasan Basri Çantay

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ ﴿١٢

karısını, biraderini,

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR