بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَإِذَا لَمۡ تَأۡتِهِم بِـَٔايَةٖ قَالُواْ لَوۡلَا ٱجۡتَبَيۡتَهَاۚ قُلۡ إِنَّمَآ أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيَّ مِن رَّبِّيۚ هَٰذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمۡ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٞ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ ٢٠٣
Ve sen onlara bir âyet getirmediği zaman derip toplasa idin dediler, de ki: ben, ancak Rabb’imden bana ne vahiy olunuyorsa ona ittiba ederim bütün bu Kur'an Rabbiniz’den gelen basiretlerdir ve iman edecek bir kavim için bir hidayet ve rahmettir.
Onlara bir ayet getimediğin zaman, derler ki: Sen, bir tane yapsaydın ya? De ki: Ben, ancak Rabbımdan bana vahyolunana uyarım. Bu, Rabbımızdan gözleri açacak delillerdir. İman eden bir kavim için hidayet ve rahmettir.
(Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: “Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.” De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur’an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.”
Onlara (istedikleri) bir âyet gelmediği vakit derler ki: «(Kendinden derib) onları toplasaydın ya!». De ki: «Rabbimden bana ne vahy olunursa ben ancak ona uyarım. Bu (Kur'an âyetleri, kalblerinize) Rabbinizden (açılan) gözlerdir, îman edecek bir kavm için (mahz-ı) hidâyet ve rahmetdir».
Sen onlara bir ayet sunmadığın zaman «kendin bir ayet uydursaydın ya» derler. De ki; «Ben ancak Rabbim tarafından bana indirilen vahye uyuyorum. Bu Kur'an'daki ayetler müminler topluluğu için uyarıcı kanıtlar, doğru yol kılavuzu ve rahmettir.»
وَإِذَا قُرِئَ ٱلۡقُرۡءَانُ فَٱسۡتَمِعُواْ لَهُۥ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ ٢٠٤
Kur'an okunduğu zaman da hemen onu dinleyin ve susun gerek ki rahmete erdirilirsiniz.
Kur'an okunduğu zaman; ona derhal kulak verin ve susun ki, merhamet olunasınız.
Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.
Kur'an okunduğu zaman derhal onu dinleyin, susun. Tâki (Allahın rahmetiyle) esirgenmiş olasınız.
Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve sessizce dinleyiniz ki, size rahmet edilsin.
وَٱذۡكُر رَّبَّكَ فِي نَفۡسِكَ تَضَرُّعٗا وَخِيفَةٗ وَدُونَ ٱلۡجَهۡرِ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ بِٱلۡغُدُوِّ وَٱلۡأٓصَالِ وَلَا تَكُن مِّنَ ٱلۡغَٰفِلِينَ ٢٠٥
Hem de sabahleyin ve akşamları içinden tazarru' ile gizlice ve cehrin mâdunu sesle Rabbi’ni zikret de gafillerden olma.
Rabbına; içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret. Ve gafillerden olma.
Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma.
Rabbini, içinden, yalvararak, ve korkarak, (fakat) yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an. Gâafillerden olma.
Rabbinin adını yalvararak korkarak ve yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an ve gafillerden olma.
إِنَّ ٱلَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ عَنۡ عِبَادَتِهِۦ وَيُسَبِّحُونَهُۥ وَلَهُۥ يَسۡجُدُونَۤ۩ ٢٠٦
Zira Rabbi’nin yakınında olanlar ibadetinden istikbar eylemezler, onu hep tesbih ederler, hem yalnız ona secde ederler.
Muhakkak ki Rabbının katındakiler, O'na kulluk etmekten asla büyüklenmezler. O'na tesbih ederler ve O'na secde ederler.
Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tespih ederler ve yalnız O’na secde ederler.
Şübhe yok ki Rabbinin katındaklier ona kulluk etmekden asla kibirlenmezler, onu tesbih ve yalınız ona secde ederler.
Rabbinin yanındakiler, burun kıvırıp O'na kulluk etmekten geri durmazlar, O'nu noksanlıklardan tenzih ederler ve O'na secde ederler.