بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ وَلِـِّۧيَ ٱللَّهُ ٱلَّذِي نَزَّلَ ٱلۡكِتَٰبَۖ وَهُوَ يَتَوَلَّى ٱلصَّٰلِحِينَ ١٩٦

Zira benim velim o kitâp indiren Allahtır ve O hep salih kullarına velilik eder.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki benim dostum, kitabı indirmiş olan Allah'tır. Ve O, salihleri dost edinir.

– İbni Kesir

Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O, bütün salihlere velilik eder.

– Diyanet İşleri

Çünkü benim velîm, o kitabı indiren Allahdır ve O, bütün saalihlere de velilik ediyor.

– Hasan Basri Çantay

Benim dostum, koruyucum Kitab'ı (Kur'an'ı) indiren Allah'tır. O iyileri dost edinir, koruması altında tutar.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ تَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسۡتَطِيعُونَ نَصۡرَكُمۡ وَلَآ أَنفُسَهُمۡ يَنصُرُونَ ١٩٧

Sizin ondan maada taptıklarınız ise ne size yardım edebilirler, ne de kendilerine yardımları dokunur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O'nu bırakıp taptıklarınız ise; size yardım edemedikleri gibi; kendilerine de yardım edemezler.

– İbni Kesir

Allah’tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de yardım edemezler.

– Diyanet İşleri

Sizi Onu (Allâhı) bırakıb tapdıklarınızın ise sizin imdadınıza yetişmiye güçleri yetmediği gibi (hattâ) kendilerine de mededleri dokunmaz.

– Hasan Basri Çantay

O'nun dışındaki yalvardıklarınız ne size yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım edebilirler.

– Seyyid Kutub

وَإِن تَدۡعُوهُمۡ إِلَى ٱلۡهُدَىٰ لَا يَسۡمَعُواْۖ وَتَرَىٰهُمۡ يَنظُرُونَ إِلَيۡكَ وَهُمۡ لَا يُبۡصِرُونَ ١٩٨

Siz onları doğru yolu göstermeğe çağıracak olsanız duymazlar, ve görürsün onları sana bakıb duruyorlardır da görmezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onları hidayete çağırsanız; duymazlar bile. Onları sana bakar görürsün; ama görmezler ki.

– İbni Kesir

Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, hâlbuki onlar görmezler.

– Diyanet İşleri

Eğer onları doğru yolu göstermiye çağırsanız duymazlar. Onları sana bakar görürsün. Halbuki görmezler de onlar.

– Hasan Basri Çantay

Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler, onları sana bakar gibi görürsün, fakat görmezler.

– Seyyid Kutub

خُذِ ٱلۡعَفۡوَ وَأۡمُرۡ بِٱلۡعُرۡفِ وَأَعۡرِضۡ عَنِ ٱلۡجَٰهِلِينَ ١٩٩

Sen afiv yolunu tut, urf ile emret ve kendilerini bilmezlerden sarfı nazar eyle.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; affı tut, ma'rufu emret ve cahillerden yüz çevir.

– İbni Kesir

Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.

– Diyanet İşleri

(Habîbim) sen (güdüğü değil) kolaylığı (sağlayan yolu) tut. İyiliği emret. Câhillerden yüz çevir.

– Hasan Basri Çantay

Affı, kolaylaştırmayı prensip edin, iyi olanı emret ve cahillere aldırış etme!

– Seyyid Kutub

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ نَزۡغٞ فَٱسۡتَعِذۡ بِٱللَّهِۚ إِنَّهُۥ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ٢٠٠

Her ne zamanda şeytandan bir gıdık seni gıdıklayacak olursa hemen Allah’a istiaze eyle, O şüphesiz Semi'dir alîmdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şeytan seni dürtecek olursa; hemen Allah'a sığın. Çünkü O; gerçekten Semi' dir, Alim'dir.

– İbni Kesir

Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

– Diyanet İşleri

Eğer şeytandan bir fit (gelib) seni dürterse hemen Allaha sığın. Çünkü O, hakkıyle işidici, tam bilicidir.

– Hasan Basri Çantay

Eğer şeytandan gelen bir dürtmeye, bir kışkırtmaya uğrayacak olursan Allah'a sığın. Çünkü O, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ إِذَا مَسَّهُمۡ طَٰٓئِفٞ مِّنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبۡصِرُونَ ٢٠١

Her halde Allah’dan korkanlar, kendilerine şeytandan bir tayf iliştiği zaman bir tezekkür ederler, derhal basiretlerine sahip olurlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki takvaya erenler; onlar şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca iyice düşünürler. Bir de bakarsın ki gördürücüdürler.

– İbni Kesir

Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar.

– Diyanet İşleri

Takvaya erenler (yok mu?) onlara şeytandan her hangi bir arıza ilişdiği zaman (Allâhın emr veya nehy etdiği şeyleri) iyice düşünürler, bir de bakarsın ki onlar (hakıykatı) görüp bilmişlerdir bile.

– Hasan Basri Çantay

Allah'tan korkanlar şeytandan gelen bir dürtmeye bir kışkırtmaya uğradıklarında, Allah'ın uyarılarını hatırlar ve hemen gerçeği görürler.

– Seyyid Kutub

وَإِخۡوَٰنُهُمۡ يَمُدُّونَهُمۡ فِي ٱلۡغَيِّ ثُمَّ لَا يُقۡصِرُونَ ٢٠٢

Şeytanların ihvanı ise onlar bunları dalâle sürükler, sonra da yakalarını bırakmazlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kardeşleri ise onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da bırakmazlar.

– İbni Kesir

Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar.

– Diyanet İşleri

(Şeytanların) kardeşleri (olan kâfirleri) ise bunlar sapıklığa sürerler, sonra da (bir daha yakalarını) bırakmazlar.

– Hasan Basri Çantay

Şeytanın kardeşleri, dostları azgınlıkta şeytanlara yardakçılık ederler, sonra da ellerinden geleni yapmaya devam ederler.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا لَمۡ تَأۡتِهِم بِـَٔايَةٖ قَالُواْ لَوۡلَا ٱجۡتَبَيۡتَهَاۚ قُلۡ إِنَّمَآ أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيَّ مِن رَّبِّيۚ هَٰذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمۡ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٞ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ ٢٠٣

Ve sen onlara bir âyet getirmediği zaman derip toplasa idin dediler, de ki: ben, ancak Rabb’imden bana ne vahiy olunuyorsa ona ittiba ederim bütün bu Kur'an Rabbiniz’den gelen basiretlerdir ve iman edecek bir kavim için bir hidayet ve rahmettir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara bir ayet getimediğin zaman, derler ki: Sen, bir tane yapsaydın ya? De ki: Ben, ancak Rabbımdan bana vahyolunana uyarım. Bu, Rabbımızdan gözleri açacak delillerdir. İman eden bir kavim için hidayet ve rahmettir.

– İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: “Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.” De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur’an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.”

– Diyanet İşleri

Onlara (istedikleri) bir âyet gelmediği vakit derler ki: «(Kendinden derib) onları toplasaydın ya!». De ki: «Rabbimden bana ne vahy olunursa ben ancak ona uyarım. Bu (Kur'an âyetleri, kalblerinize) Rabbinizden (açılan) gözlerdir, îman edecek bir kavm için (mahz-ı) hidâyet ve rahmetdir».

– Hasan Basri Çantay

Sen onlara bir ayet sunmadığın zaman «kendin bir ayet uydursaydın ya» derler. De ki; «Ben ancak Rabbim tarafından bana indirilen vahye uyuyorum. Bu Kur'an'daki ayetler müminler topluluğu için uyarıcı kanıtlar, doğru yol kılavuzu ve rahmettir.»

– Seyyid Kutub

وَإِذَا قُرِئَ ٱلۡقُرۡءَانُ فَٱسۡتَمِعُواْ لَهُۥ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ ٢٠٤

Kur'an okunduğu zaman da hemen onu dinleyin ve susun gerek ki rahmete erdirilirsiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kur'an okunduğu zaman; ona derhal kulak verin ve susun ki, merhamet olunasınız.

– İbni Kesir

Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.

– Diyanet İşleri

Kur'an okunduğu zaman derhal onu dinleyin, susun. Tâki (Allahın rahmetiyle) esirgenmiş olasınız.

– Hasan Basri Çantay

Kur'an okunduğu zaman onu dikkatle ve sessizce dinleyiniz ki, size rahmet edilsin.

– Seyyid Kutub

وَٱذۡكُر رَّبَّكَ فِي نَفۡسِكَ تَضَرُّعٗا وَخِيفَةٗ وَدُونَ ٱلۡجَهۡرِ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ بِٱلۡغُدُوِّ وَٱلۡأٓصَالِ وَلَا تَكُن مِّنَ ٱلۡغَٰفِلِينَ ٢٠٥

Hem de sabahleyin ve akşamları içinden tazarru' ile gizlice ve cehrin mâdunu sesle Rabbi’ni zikret de gafillerden olma.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbına; içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret. Ve gafillerden olma.

– İbni Kesir

Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma.

– Diyanet İşleri

Rabbini, içinden, yalvararak, ve korkarak, (fakat) yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an. Gâafillerden olma.

– Hasan Basri Çantay

Rabbinin adını yalvararak korkarak ve yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an ve gafillerden olma.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ عَنۡ عِبَادَتِهِۦ وَيُسَبِّحُونَهُۥ وَلَهُۥ يَسۡجُدُونَۤ۩ ٢٠٦

Zira Rabbi’nin yakınında olanlar ibadetinden istikbar eylemezler, onu hep tesbih ederler, hem yalnız ona secde ederler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbının katındakiler, O'na kulluk etmekten asla büyüklenmezler. O'na tesbih ederler ve O'na secde ederler.

– İbni Kesir

Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tespih ederler ve yalnız O’na secde ederler.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki Rabbinin katındaklier ona kulluk etmekden asla kibirlenmezler, onu tesbih ve yalınız ona secde ederler.

– Hasan Basri Çantay

Rabbinin yanındakiler, burun kıvırıp O'na kulluk etmekten geri durmazlar, O'nu noksanlıklardan tenzih ederler ve O'na secde ederler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu