بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ أَلۡقُواْۖ فَلَمَّآ أَلۡقَوۡاْ سَحَرُوٓاْ أَعۡيُنَ ٱلنَّاسِ وَٱسۡتَرۡهَبُوهُمۡ وَجَآءُو بِسِحۡرٍ عَظِيمٖ ١١٦

Siz atın, dedi, vaktaki atacaklarını attılar, Nasın gözlerini büyülediler ve onları dehşete düşürdüler, hasılı büyük bir sihir gösterdiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz atın, dedi. Atınca; halkın gözlerini büyülediler, onlara korku saldılar ve büyük bir sihir getirmiş oldular.

– İbni Kesir

(Mûsâ), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar.

– Diyanet İşleri

(Musa): «Siz atın» dedi. Vaktaki atdılar, halkın gözlerini büyülediler, onlara korku saldılar, büyük bir sihir (meydana) getirmiş oldular.

– Hasan Basri Çantay

Musa, 'Önce siz atın' dedi. Büyücüler hünerlerini ortaya atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları ürküttüler ve müthiş bir büyü gösterisi gerçekleştirdiler.

– Seyyid Kutub

۞ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنۡ أَلۡقِ عَصَاكَۖ فَإِذَا هِيَ تَلۡقَفُ مَا يَأۡفِكُونَ ١١٧

Biz de Mûsâ’ya "asanı bırakıver" diye vahy ettik, bir de baktılar ki o, onların bütün uydurduklarını yalayıp yutuyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de Musa'ya: Asanı bırak, diye vahyettik. Bir de ne görsünler; onların uydurduklarını yalayıp yutuyor.

– İbni Kesir

Biz de Mûsâ’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.

– Diyanet İşleri

Biz de Musâya: «Bırak asaanı» diye vahyetdik. Bir de ne görsünler: Bu, onların bütün uydurub düzdüklerini yakalayıb yutuyor!.

– Hasan Basri Çantay

Biz de Musa'ya 'Elindeki değneği yere at' diye vahyettik, değnek onların bütün göz boyayıcılıklarını yutuverdi.

– Seyyid Kutub

فَوَقَعَ ٱلۡحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١١٨

Artık hak meydana çıktı ve onların bütün yaptıkları hiçe gitti.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece hak yerini buldu ve onların yapmakta oldukları şeyler de boşa gitti.

– İbni Kesir

Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı.

– Diyanet İşleri

İşte, bu suretle hak yerini buldu, onların yapmakda oldukları şeyler de bir hiç olub gitdi.

– Hasan Basri Çantay

Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların bütün marifetleri boşa çıktı.

– Seyyid Kutub

فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَٱنقَلَبُواْ صَٰغِرِينَ ١١٩

Artık orada mağlûb olmuşlardı, küçük düşmüşlerdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte orada yenildiler, hor ve hakir geri döndüler.

– İbni Kesir

Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi.

– Diyanet İşleri

Artık orada yenildiler, zelîl ve makhur geri döndüler.

– Hasan Basri Çantay

Orada yenilgiye uğradılar ve burunları (onurları) kırılıverdi.

– Seyyid Kutub

وَأُلۡقِيَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ ١٢٠

Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sihirbazlar da hep birden secdeye kapandılar.

– İbni Kesir

Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.

– Diyanet İşleri

Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.

– Hasan Basri Çantay

Bütün büyücüler secdeye kapandılar.

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٢١

İman ettik, dediler: o Rabb’ül-âlemîn’e.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Alemlerin Rabbına iman ettik.

– İbni Kesir

“Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler.

– Diyanet İşleri

(121-122) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Hârunun Rabbine îman etdik» dediler.

– Hasan Basri Çantay

Tüm varlıkların Rabbine inandık dediler.

– Seyyid Kutub

رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ١٢٢

Musâ ve Harun’un Rabbin’e.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Musa ve Harun'un Rabbına.

– İbni Kesir

“Mûsâ ve Hârûn’un Rabbine.”

– Diyanet İşleri

(121-122) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Hârunun Rabbine îman etdik» dediler.

– Hasan Basri Çantay

Musa ile Harun'un Rabbine.

– Seyyid Kutub

قَالَ فِرۡعَوۡنُ ءَامَنتُم بِهِۦ قَبۡلَ أَنۡ ءَاذَنَ لَكُمۡۖ إِنَّ هَٰذَا لَمَكۡرٞ مَّكَرۡتُمُوهُ فِي ٱلۡمَدِينَةِ لِتُخۡرِجُواْ مِنۡهَآ أَهۡلَهَاۖ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ ١٢٣

Firavun, siz, dedi: Ona ben izin vermeden iman ettiniz ha, bu her halde bir hud'a siz bu hud'ayı şehirde kurmuşsunuz, yerli ehaliyi ondan çıkarmak istiyorsunuz, o halde yakında anlarsınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun dedi ki: Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Doğrusu bu; halkı şehirden çıkarmanız için düşündüğünüz bir hiledir. Fakat yakında bilirsiniz siz.

– İbni Kesir

Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!”

– Diyanet İşleri

Fir'avn «Ben size izin vermeden, dedi, Ona îman mı etdiniz? Bu, hiç şübhesiz ki şehirde — onun halkını içinden çıkarmanız için — kurduğunuz bir hıylekârlıkdır. Yakında (başınıza ne geleceğini) bilirsiniz siz».

– Hasan Basri Çantay

Firavun onlara dedi ki; «Ben izin vermeden O'na inandınız, öyle mi? Bu, bu kentin halkını buradan çıkarabilmek için daha önceden burada tekrarladığınız bir komplodur, ama yakında başınıza neler geleceğini öğreneceksiniz!»

– Seyyid Kutub

لَأُقَطِّعَنَّ أَيۡدِيَكُمۡ وَأَرۡجُلَكُم مِّنۡ خِلَٰفٖ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمۡ أَجۡمَعِينَ ١٢٤

Mutlak sizin ellerinizi, ayaklarınızı çaprazına keseceğim, mutlak sizi, hepinizi birden asacağım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Elbette ve elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Sonra da hepinizi asacağım.

– İbni Kesir

“Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.”

– Diyanet İşleri

«Elbet ve elbet ellerinizi, ayaklarınızı çaprazına kesdireceğim. (Bundan) sonra da elbet ve elbet topunuzu asdıracağım».

– Hasan Basri Çantay

Andolsun ki, sağlı-sollu birer el ve ayağınızı kesecek ve arkasından tümünüzü asacağım.

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ ١٢٥

Biz, dediler: Şüphesiz Rabb’imiza, döneceğiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Biz, şüphesiz Rabbımıza dönenleriz.

– İbni Kesir

Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.”

– Diyanet İşleri

«Biz, dediler, şübhesiz ki nihayet (ölerek) Rabbimize dönücüleriz».

– Hasan Basri Çantay

Büyücüler de dediler ki, «Biz zaten Rabbimize döneceğiz.

– Seyyid Kutub

وَمَا تَنقِمُ مِنَّآ إِلَّآ أَنۡ ءَامَنَّا بِـَٔايَٰتِ رَبِّنَا لَمَّا جَآءَتۡنَاۚ رَبَّنَآ أَفۡرِغۡ عَلَيۡنَا صَبۡرٗا وَتَوَفَّنَا مُسۡلِمِينَ ١٢٦

Senin bize kızman da sırf Rabbimiz’in âyetleri gelince iman etmemizden; ey bizim Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı iman selâmetiyle al.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; bizden, sırf Rabbımızın ayetleri gelince ona inandık diye intikam alıyorsun. Rabbımız; üzerimize sabır yağdır ve bizi müslümanlar olarak öldür.

– İbni Kesir

“Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.”

– Diyanet İşleri

«Sen bizden, başka bir sebeble değil, ancak Rabbimizin âyetlerine —onlar bize geldiği zaman — îman etdik diye intikam alacaksın». (Sonra şöyle niyaz etdiler:) «Ey Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak öldür».

– Hasan Basri Çantay

Sen ancak Rabbimizin ayetleri bize gelince onlara inandık diye bizden öç alıyorsun. 'Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak al canımızı.'»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu