بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ثُمَّ بَعَثْنَا مِنۢ بَعْدِهِم مُّوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَظَلَمُواْ بِهَاۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُفْسِدِينَ ١٠٣

Sonra onların arkasından âyetlerimizle Musâ’yı Firavune ve cemiyyetine gönderdik, tuttular, o âyetlere zulm ettiler, ettiler de bak o müfsidlerin akibeti nasıl oldu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra onların ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına gönderdik. Onlar buna karşı haksızlık ettiler. Bir bak ki; fesadçıların sonu nice oldu?

– İbni Kesir

Sonra onların ardından Mûsâ’yı, apaçık mucizelerimizle Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik de onları (mucizeleri) inkâr ettiler. Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu.

– Diyanet İşleri

Sonra onların (o peygamberlerin) ardından Musâyi âyetlerimizle Fir'avne ve onun cem'iyyetine (peygamber olarak) gönderdik de (o âyetlere) zulm etdiler. Bak ki fesâdcıların sonu nice oldu!

– Hasan Basri Çantay

Sonra bu peygamberlerin arkasından Musa'yı ayetlerimiz ile Firavun'a ve yakın adamlarına gönderdik, fakat onlar ayetlerimize karşı zalimce bir tutum takındılar. Gör bakalım, bozguncuların sonu nice oldu?

– Seyyid Kutub

وَقَالَ مُوسَىٰ يَٰفِرْعَوْنُ إِنِّى رَسُولٌ مِّن رَّبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ١٠٤

Musâ, ey Firavun! dedi: Bil ki ben Rabb’ül-âlemîn tarafından bir Resulüm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Musa dedi ki: Ey Firavun; ben, alemlerin Rabbından gönderilmiş bir peygamberim.

– İbni Kesir

Mûsâ dedi ki: “Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”

– Diyanet İşleri

Musa: «Ey Fir'avn, dedi, ben hiç şübhesiz ki âlemlerin Rabbi katından gönderilmiş bir peygamberim».

– Hasan Basri Çantay

Musa dedi ki; «Ey Firavun, ben tüm varlıkların Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.»

– Seyyid Kutub

حَقِيقٌ عَلَىٰٓ أَن لَّآ أَقُولَ عَلَى ٱللَّهِ إِلَّا ٱلْحَقَّۚ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِىَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ١٠٥

Birinci vazifem Allah’a karşı haktan başka bir şey söylememekliğimdir, hakikat ben size Rabbiniz’den bir beyyine ile geldim, artık ben-i İsraîl’i benimle beraber gönder.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bana yaraşan; Allah hakkında haktan başkasını söylememektir. Size, Rabbınızdan apaçık bir burhan getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle beraber gönder.

– İbni Kesir

Bana, Allah’a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder.

– Diyanet İşleri

«Allaha karşı hakdan başkasını söylememekliğim (üzerime) borcdur. Size Rabbinizden açık bir alâmetle gelmişimdir. Artık İsrâîl oğullarını benimle beraber gönder».

– Hasan Basri Çantay

bana Allah hakkında sadece doğruyu söylemek yaraşır. Size Rabbinizden açık bir belge, bir mucize getirdim, İsrailoğulları'nı benimle gönder. (Serbest bırak.)

– Seyyid Kutub

قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِـَٔايَةٍ فَأْتِ بِهَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ١٠٦

Eğer, dedi: Bir âyet ile geldinse getir onu bakalım sadıklardan isen.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Şayet sen, bir ayet getirdinse; göster onu, eğer sadıklardan isen.

– İbni Kesir

Firavun, “Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen” dedi.

– Diyanet İşleri

(Fir'avn şöyle) dedi: «Eğer sen bir âyet (mu'cize) getirdiysen göster onu, eğer sadıklardan isen».

– Hasan Basri Çantay

Firavun: Eğer doğru söylüyorsan ve getirdiğin bir mucize varsa onu göster bakalım, dedi.

– Seyyid Kutub

فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ ١٠٧

Bunun üzerine asasını bırakıverdi, ne baksın o koskoca bir ejderha kesiliverdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine asasını bıraktı. Bir de ne görsünler; o, apaçık bir ejderhadır.

– İbni Kesir

Bunun üzerine Mûsâ, asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha.

– Diyanet İşleri

Bunun üzerine (Musa) asasını bırakdı, bir de ne görsünler: O, apaçık bir ejderhâdır.

– Hasan Basri Çantay

bunun üzerine Musa, elindeki değneği yere attı, değnek o anda sahici bir yılan oluverdi.

– Seyyid Kutub

وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِىَ بَيْضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ ١٠٨

Ve elini sıyırdı çıkardı, ne baksın o bakanlara bembeyaz parlıyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Elini çıkardı, ne görsün; o da bakanlara bembeyaz.

– İbni Kesir

Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş.

– Diyanet İşleri

Elini çıkardı. Ne görsünler: O da temâşâ edenlere (ışıklar saçan) bembeyaz (bir el).

– Hasan Basri Çantay

Ve elini yeninin altından çıkardı, bakanlar onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.

– Seyyid Kutub

قَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٌ ١٠٩

Firavun’un kavminden o cemiyyet, bu, dedi: şüphesiz çok bilgiç bir sihirbaz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun'un kavminden ileri gelenler: Doğrusu bu, bilgin bir sihirbazdır, dediler.

– İbni Kesir

Firavun’un kavminden ileri gelenler, dediler ki: “Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır.”

– Diyanet İşleri

(109-110) Fir'avnın kavminden ileri gelenler dedi ki: «Bu sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen bilgin bir büyücüdür muhakkak». (Fir'avn sordu:) «O halde ne buyurursunuz»?

– Hasan Basri Çantay

Firavun'un ileri gelen soydaşları dediler ki, Bu adam bilgili bir büyücüdür.»

– Seyyid Kutub

يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْۖ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ١١٠

Sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emr edersiniz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Firavun: O halde ne buyurursunuz?

– İbni Kesir

“Sizi yerinizden çıkarmak istiyor.” Firavun, ileri gelenlere, “Öyle ise siz ne düşünüyorsunuz?” dedi.

– Diyanet İşleri

(109-110) Fir'avnın kavminden ileri gelenler dedi ki: «Bu sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen bilgin bir büyücüdür muhakkak». (Fir'avn sordu:) «O halde ne buyurursunuz»?

– Hasan Basri Çantay

Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Peki ne buyurursunuz?

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ ١١١

Onu ve kardeşini dediler: eğle, ve şehirlere toplayıcılar yolla.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere toplayıcılar yolla.

– İbni Kesir

Onlar şöyle dediler: “Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.”

– Diyanet İşleri

(111-112) Dediler ki: «Onunla kardeşini alıkoy, şehirlere toplayıcılar yolla da bilgiç sihirbaz (lar) in hepsini getirsinler sana».

– Hasan Basri Çantay

Onu kardeşi ile birlikte oyala ve bütün kentlere adam toplayacak elçiler gönder.

– Seyyid Kutub

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَٰحِرٍ عَلِيمٍ ١١٢

Mâhir sihirbazların hepsini sana getirsinler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler.

– İbni Kesir

“Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler.”

– Diyanet İşleri

(111-112) Dediler ki: «Onunla kardeşini alıkoy, şehirlere toplayıcılar yolla da bilgiç sihirbaz (lar) in hepsini getirsinler sana».

– Hasan Basri Çantay

Bütün bilgili büyücüleri sana getirsinler.

– Seyyid Kutub

وَجَآءَ ٱلسَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوٓاْ إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ ٱلْغَٰلِبِينَ ١١٣

Bütün sihirbazlar da Firavuna geldiler, elbette, dediler: Galib gelenler biz olursak bize mükâfat şüphesiz ya?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sihirbazlar Firavun'a geldi ve dediler ki: Eğer galibler biz olursak; şüphesiz bize bir mükafat var, değil mi?

– İbni Kesir

Sihirbazlar Firavun’a geldiler. “Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükâfat vardır, değil mi?” dediler.

– Diyanet İşleri

Sihirbazlar Fir'avna geldi. Dediler ki: «Eğer galebeyi kazananlar biz olursak elbet bize bir mükâfat var, değil mi»?

– Hasan Basri Çantay

Firavun'un büyücüleri geldiler. «Eğer biz yenecek olursak, bize bir ödül verilecek, değil mi?» dediler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu