بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلَٰقٍ حِسَابِيَهْ ﴿٢٠

Çünkü ben sezmiştim ki ben kavuşacağım hesabıma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu ben, bir hesablaşma ile karşılaşacağımı sanıyordum.

— İbni Kesir

“Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.”

— Diyanet İşleri

«Çünkü ben hakıykaten hisâbıma kavuşacağımı (kuvvetle) zannetmişdim».

— Hasan Basri Çantay

Ben hesabımın inceleneceğini sezmiştim» der.

— Seyyid Kutub

فَهُوَ فِى عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ ﴿٢١

Artık o, hoşnud bir hayatta.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o, hoş bir hayat içindedir.

— İbni Kesir

Artık o, hoşnut bir hayat içindedir.

— Diyanet İşleri

İşte o, hoşnud bir hayât içindedir,

— Hasan Basri Çantay

Artık o memnun edici bir hayat içindedir.

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿٢٢

Yüksek bir cennettedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yüksek bir cennette,

— İbni Kesir

Yüksek bir cennettedir.

— Diyanet İşleri

yüksek bir cennetde.

— Hasan Basri Çantay

Yüksek bir bahçede ki,

— Seyyid Kutub

قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ ﴿٢٣

Devşirimleri yakında.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki, meyveleri sarkmıştır.

— İbni Kesir

Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir).

— Diyanet İşleri

(O cennetin) çabucak devşirilecek (meyve) leri (her durumda erilebilir derecede) yakındır.

— Hasan Basri Çantay

Meyvelerin devşirilmesi kolaydır.

— Seyyid Kutub

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى ٱلْأَيَّامِ ٱلْخَالِيَةِ ﴿٢٤

Yeyin için afiyet olsun, takdim ettiklerinize mukabil geçmiş günlerde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Geçmiş günlerde peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

— İbni Kesir

(Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.

— Diyanet İşleri

«(Dünyâda) geçmiş günlerde takdim etdiğiniz (iyi amellerin karşılığı olarak afiyetle yeyin, için».

— Hasan Basri Çantay

Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yiyin için.

— Seyyid Kutub

وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِشِمَالِهِۦ فَيَقُولُ يَٰلَيْتَنِى لَمْ أُوتَ كِتَٰبِيَهْ ﴿٢٥

Amma kitabına soliyle erdirilmiş olan da der ki: eyvah keşke erdirilmese idim kitabıma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitabı solundan verilmiş olana gelince; der ki: Keşki kitabım bana verilmeseydi.

— İbni Kesir

Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”

— Diyanet İşleri

Kitabı sol eline verilmiş olan kişiye gelince, o da der ki, «Ah keşki benim kitabım verilmeseydi».

— Hasan Basri Çantay

Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: «Keşke bana kitabım verilmeseydi,

— Seyyid Kutub

وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ ﴿٢٦

Ve vâkıf olmasa idim ne imiş? Hesabıma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hesabımın da ne olduğunu bilmeseydim.

— İbni Kesir

“Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.”

— Diyanet İşleri

«Hisâbımın da ne olduğunu bilmeseydim».

— Hasan Basri Çantay

Şu hesabımı hiç görmemiş olsaydım!

— Seyyid Kutub

يَٰلَيْتَهَا كَانَتِ ٱلْقَاضِيَةَ ﴿٢٧

Ne olurdu iş bitiren olaydı o (ölüm).

— Elmalılı Hamdi Yazır

Keşki bu iş son bulmuş olsaydı.

— İbni Kesir

“Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”

— Diyanet İşleri

«Ah keşki o (ölüm, hayâtıma) kat'î bir son verici olsaydı».

— Hasan Basri Çantay

Keşke (ölüm işimi) bitirmiş olsaydı!

— Seyyid Kutub

مَآ أَغْنَىٰ عَنِّى مَالِيَهْۜ ﴿٢٨

Hiç bir şeye yaramadı benden yana malım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Malım hiç fayda vermedi bana.

— İbni Kesir

“Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.”

— Diyanet İşleri

«Malım bana bir fâide vermedi».

— Hasan Basri Çantay

Malım bana hiçbir fayda vermedi,

— Seyyid Kutub

هَلَكَ عَنِّى سُلْطَٰنِيَهْ ﴿٢٩

Mahv oldu benden saltanat-ü sâmanım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gücüm de yok olup gitti benden.

— İbni Kesir

“Saltanatım da yok olup gitti.”

— Diyanet İşleri

«(Bütün) saltanatım benden ayrılıb mahvoldu».

— Hasan Basri Çantay

Gücüm benden yok olup gitti.»

— Seyyid Kutub

خُذُوهُ فَغُلُّوهُ ﴿٣٠

Tutun onu hemen bağlayın onu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tutun onu da bağlayın.

— İbni Kesir

(Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.”

— Diyanet İşleri

(Allah buyurur:) «Tutun onu da (ellerini, boynunu) bağlayın».

— Hasan Basri Çantay

«Tutun onu, bağlayın onu,

— Seyyid Kutub

AYARLAR