بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَاۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَٰنِيَةٌ ﴿١٧

Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.

— Diyanet İşleri

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ ﴿١٨

O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz.

— Diyanet İşleri

فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَيَقُولُ هَآؤُمُ ٱقْرَءُواْ كِتَٰبِيَهْ ﴿١٩

İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”

— Diyanet İşleri

إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلَٰقٍ حِسَابِيَهْ ﴿٢٠

“Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.”

— Diyanet İşleri

فَهُوَ فِى عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ ﴿٢١

Artık o, hoşnut bir hayat içindedir.

— Diyanet İşleri

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿٢٢

Yüksek bir cennettedir.

— Diyanet İşleri

قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ ﴿٢٣

Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir).

— Diyanet İşleri

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى ٱلْأَيَّامِ ٱلْخَالِيَةِ ﴿٢٤

(Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.

— Diyanet İşleri

وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِشِمَالِهِۦ فَيَقُولُ يَٰلَيْتَنِى لَمْ أُوتَ كِتَٰبِيَهْ ﴿٢٥

Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”

— Diyanet İşleri

وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ ﴿٢٦

“Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.”

— Diyanet İşleri

يَٰلَيْتَهَا كَانَتِ ٱلْقَاضِيَةَ ﴿٢٧

“Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.”

— Diyanet İşleri

AYARLAR