بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ ﴿١٦

Ve Semâ yarilmış o da o gün sarkmıştır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gök de yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir.

— İbni Kesir

Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur.

— Diyanet İşleri

Gök de yarılmış ve artık o, o gün za'fa düşmüşdür.

— Hasan Basri Çantay

Gök yarılmış, o gün o; zayıflamış sarkmıştır.

— Seyyid Kutub

وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَاۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَٰنِيَةٌ ﴿١٧

Öyle ki melekler, kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün Rabbi’nin Arş’ını sekiz hâmil olur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Melekler ise onun çevresindedirler. Ve o gün; Rabbının Arş'ını, onların da üstünde sekiz tanesi yüklenir.

— İbni Kesir

Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.

— Diyanet İşleri

Melek (ler) ise onun bucaklarındadır. O gün Rabbinin arşını (bucaklardakilerin) üstlerinde bulunan sekiz (melek) yüklenir.

— Hasan Basri Çantay

Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabblerinin tahtını, bunların da üstünde sekiz (melek) taşır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ ﴿١٨

O gün arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; siz, huzura alınırsınız. Ve hiç bir şeyiniz gizli kalmaz.

— İbni Kesir

O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz.

— Diyanet İşleri

O gün (huzuura) arz olunacaksınız, (öyle ki) size âid hiçbir sır gizli kalmayacak.

— Hasan Basri Çantay

O gün hesap için huzura alınırsınız. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz.

— Seyyid Kutub

فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَيَقُولُ هَآؤُمُ ٱقْرَءُواْ كِتَٰبِيَهْ ﴿١٩

İşte o vakit kitabına sağıyle erdirilmiş olan kimse der ki: ha alın okuyun kitabımı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitabı sağından verilmiş olan der ki: Alın, işte okuyun kitabımı.

— İbni Kesir

İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”

— Diyanet İşleri

Artık kitabı sağ eline verilmiş olan kişiye gelince, der ki: «Alın, okuyun kitabımı».

— Hasan Basri Çantay

Kitabı sağından verilen: «Alın kitabımı okuyun,

— Seyyid Kutub

إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلَٰقٍ حِسَابِيَهْ ﴿٢٠

Çünkü ben sezmiştim ki ben kavuşacağım hesabıma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu ben, bir hesablaşma ile karşılaşacağımı sanıyordum.

— İbni Kesir

“Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.”

— Diyanet İşleri

«Çünkü ben hakıykaten hisâbıma kavuşacağımı (kuvvetle) zannetmişdim».

— Hasan Basri Çantay

Ben hesabımın inceleneceğini sezmiştim» der.

— Seyyid Kutub

فَهُوَ فِى عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ ﴿٢١

Artık o, hoşnud bir hayatta.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o, hoş bir hayat içindedir.

— İbni Kesir

Artık o, hoşnut bir hayat içindedir.

— Diyanet İşleri

İşte o, hoşnud bir hayât içindedir,

— Hasan Basri Çantay

Artık o memnun edici bir hayat içindedir.

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿٢٢

Yüksek bir cennettedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yüksek bir cennette,

— İbni Kesir

Yüksek bir cennettedir.

— Diyanet İşleri

yüksek bir cennetde.

— Hasan Basri Çantay

Yüksek bir bahçede ki,

— Seyyid Kutub

قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ ﴿٢٣

Devşirimleri yakında.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki, meyveleri sarkmıştır.

— İbni Kesir

Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir).

— Diyanet İşleri

(O cennetin) çabucak devşirilecek (meyve) leri (her durumda erilebilir derecede) yakındır.

— Hasan Basri Çantay

Meyvelerin devşirilmesi kolaydır.

— Seyyid Kutub

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى ٱلْأَيَّامِ ٱلْخَالِيَةِ ﴿٢٤

Yeyin için afiyet olsun, takdim ettiklerinize mukabil geçmiş günlerde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Geçmiş günlerde peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

— İbni Kesir

(Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.

— Diyanet İşleri

«(Dünyâda) geçmiş günlerde takdim etdiğiniz (iyi amellerin karşılığı olarak afiyetle yeyin, için».

— Hasan Basri Çantay

Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yiyin için.

— Seyyid Kutub

وَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِشِمَالِهِۦ فَيَقُولُ يَٰلَيْتَنِى لَمْ أُوتَ كِتَٰبِيَهْ ﴿٢٥

Amma kitabına soliyle erdirilmiş olan da der ki: eyvah keşke erdirilmese idim kitabıma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitabı solundan verilmiş olana gelince; der ki: Keşki kitabım bana verilmeseydi.

— İbni Kesir

Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: “Keşke kitabım bana verilmeseydi.”

— Diyanet İşleri

Kitabı sol eline verilmiş olan kişiye gelince, o da der ki, «Ah keşki benim kitabım verilmeseydi».

— Hasan Basri Çantay

Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: «Keşke bana kitabım verilmeseydi,

— Seyyid Kutub

وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ ﴿٢٦

Ve vâkıf olmasa idim ne imiş? Hesabıma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hesabımın da ne olduğunu bilmeseydim.

— İbni Kesir

“Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.”

— Diyanet İşleri

«Hisâbımın da ne olduğunu bilmeseydim».

— Hasan Basri Çantay

Şu hesabımı hiç görmemiş olsaydım!

— Seyyid Kutub

AYARLAR