بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَحُمِلَتِ ٱلْأَرْضُ وَٱلْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَٰحِدَةً ﴿١٤

Yer ile dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığında,

— İbni Kesir

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ ﴿١٥

İşte o gün; olan olmuştur.

— İbni Kesir

وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ ﴿١٦

Gök de yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir.

— İbni Kesir

وَٱلْمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرْجَآئِهَاۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَٰنِيَةٌ ﴿١٧

Melekler ise onun çevresindedirler. Ve o gün; Rabbının Arş'ını, onların da üstünde sekiz tanesi yüklenir.

— İbni Kesir

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ ﴿١٨

O gün; siz, huzura alınırsınız. Ve hiç bir şeyiniz gizli kalmaz.

— İbni Kesir

فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَيَقُولُ هَآؤُمُ ٱقْرَءُواْ كِتَٰبِيَهْ ﴿١٩

Kitabı sağından verilmiş olan der ki: Alın, işte okuyun kitabımı.

— İbni Kesir

إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلَٰقٍ حِسَابِيَهْ ﴿٢٠

Doğrusu ben, bir hesablaşma ile karşılaşacağımı sanıyordum.

— İbni Kesir

فَهُوَ فِى عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ ﴿٢١

İşte o, hoş bir hayat içindedir.

— İbni Kesir

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿٢٢

Yüksek bir cennette,

— İbni Kesir

قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ ﴿٢٣

Ki, meyveleri sarkmıştır.

— İbni Kesir

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى ٱلْأَيَّامِ ٱلْخَالِيَةِ ﴿٢٤

Geçmiş günlerde peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

— İbni Kesir

AYARLAR