بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَمْ تَسْـَٔلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ ﴿٤٦

Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da mı cereme vermekten ezilmişler?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa sen, onlardan bir ücret istiyorsun da ağır bir borç altında mı kalmışlardır?

— İbni Kesir

Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir?

— Diyanet İşleri

Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar (sana ödeyecekleri) bir borcdan dolayı ağır yük altında mı bırakılmışlardır.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır borç altında mı kalıyorlar?

— Seyyid Kutub

أَمْ عِندَهُمُ ٱلْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ ﴿٤٧

Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa gayb kendilerinin katında mıdır da ondan yazıyorlar?

— İbni Kesir

Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?

— Diyanet İşleri

Yahud gayb, yanlarındadır da onlar (bunu ondan) mı yazıyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Yoksa gaybın bilgisi kendi yanlarında da onlar mı istedikleri gibi yazıyorlar?

— Seyyid Kutub

فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ ٱلْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ ﴿٤٨

O halde sabret Rabbi’nin hukmüne de sahibi hut gibi olma, hani öfkeye boğulmuş da nida etmişti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; Rabbının hükmüne sabret ve balık sahibi gibi olma. Hani o; gamla dolu olarak, Rabbına seslenmişti.

— İbni Kesir

Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir hâlde Rabbine yakarmıştı.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sen (şimdilik) Rabbinin hükmüne (intizaaren) sabret. O balık saahibi gibi olma. Hatırla ki o, gamla dolu olarak (Rabbine) düâ etmişdi.

— Hasan Basri Çantay

Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi Yunus gibi olma, o pek üzgün olarak Rabbine seslenmişti.

— Seyyid Kutub

لَّوْلَآ أَن تَدَٰرَكَهُۥ نِعْمَةٌ مِّن رَّبِّهِۦ لَنُبِذَ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ ﴿٤٩

Rabb’inden bir nimet yetişmiş olmasa idi ona, elbette o fazaya fena bir halde atılacaktı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbının katında ona bir nimet erişmiş olmasaydı; mutlaka o, kınanmış olarak çıplak bir yere atılacaktı.

— İbni Kesir

Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.

— Diyanet İşleri

Eğer Rabbinden ona bir ni'met erişmiş olmasaydı o, mutlakaa çırıl çıplak (çıkarıldığı) o yere kınanmış bir halde atılacakdı .

— Hasan Basri Çantay

Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka çırıl çıplak, kınanacak bir halde bir yere atılırdı.

— Seyyid Kutub

فَٱجْتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَجَعَلَهُۥ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿٥٠

Fakat Rabb’i onu istifa buyurdu da salihînden kıldı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbı, onu seçti de salihlerden kıldı.

— İbni Kesir

(Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı.

— Diyanet İşleri

(Bunun ardından) Rabbi onu seçdi de kendisini saalihlerden yapdı.

— Hasan Basri Çantay

Fakat Rabbi O'nun duasını kabul etti de onu salih insanlardan yaptı.

— Seyyid Kutub

وَإِن يَكَادُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَٰرِهِمْ لَمَّا سَمِعُواْ ٱلذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُۥ لَمَجْنُونٌ ﴿٥١

Ve gerçek o küfr edenler o zikri işittikleri vakit az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı, bir de durmuşlar o her halde bir mecnun diyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu o küfredenler, zikri işittiklerinde, az kalsın seni gözleriyle yiyeceklerdi. Ve o, mutlaka bir delidir, diyorlardı.

— İbni Kesir

Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. (Senin için,) “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, o küfredenler zikri işitdikleri zaman az kaldı seni gözleriyle yıkacaklardı. Haalâ da (kîn ve hasedlerinden) «O, mutlakaa bir mecnundur» diyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu kafirler Kuran'ı dinlediklerinde neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. «O delidir» diyorlardı.

— Seyyid Kutub

وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَٰلَمِينَ ﴿٥٢

Halbuki o halis bir zikirdir bütün ukalâ âlemleri için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki o, alemler için öğütten başka bir şey değildir.

— İbni Kesir

Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.

— Diyanet İşleri

Halbuki o (Kur'an bütün) âlemler için (mahz-ı) şerefden başka (bir şey) değildir.

— Hasan Basri Çantay

Oysa Kur'an alemler için bir öğütten başka bir şey değildir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR