بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ ﴿٤

Ve her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki sen; büyük bir ahlak üzerindesin

— İbni Kesir

Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

— Diyanet İşleri

Hiç şüphesiz büyük bir ahlaak üzerindesin sen.

— Hasan Basri Çantay

Ve sen yüce bir ahlaka sahipsin.

— Seyyid Kutub

فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ ﴿٥

Yakında göreceksin ve görecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler;

— İbni Kesir

(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

— Diyanet İşleri

Yakında göreceksin, onlar da görecekler,

— Hasan Basri Çantay

Sen de göreceksin, onlar da görecekler.

— Seyyid Kutub

بِأَييِّكُمُ ٱلْمَفْتُونُ ﴿٦

Hanginizde imiş o fitne, o cünun?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hanginizin aklından zoru olduğunu.

— İbni Kesir

(5-6) Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.

— Diyanet İşleri

Delilik hanginizde imiş?

— Hasan Basri Çantay

Hanginizin sınandığını.

— Seyyid Kutub

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِٱلْمُهْتَدِينَ ﴿٧

Şüphesiz Rabbındır en bilen yolundan sapını, yine odur en bilen hidayete irenleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki senin Rabbın; kendi yolundan sapanları çok iyi bilir. Ve O, hidayete erevleri de en iyi bilendir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz ki Rabbin, O, kendi yolundan sapan kişiyi çok iyi bilendir. O, hidâyete ermiş olanları da pek iyi bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığını ve kimlerin doğru yolda olduğunu herkesten iyi bilir.

— Seyyid Kutub

فَلَا تُطِعِ ٱلْمُكَذِّبِينَ ﴿٨

O halde tanıma o yalan diyenleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse sen; yalanlayanlara uyma.

— İbni Kesir

O hâlde yalanlayanlara boyun eğme.

— Diyanet İşleri

Artık (Habîbim) o yalanlayanları tanıma (onlara boyun eğme).

— Hasan Basri Çantay

Öyleyse yalanlayanlara itaat etme.

— Seyyid Kutub

وَدُّواْ لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ ﴿٩

Arzu ettiler ki müdahene etsen, o vakit müdahene edeceklerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar isterler ki; sen yumuşak davranasın da kendileri de yumuşaklık göstersinler.

— İbni Kesir

İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar.

— Diyanet İşleri

Onlar arzuu etdiler ki sen yumuşak davranasın da kendileri de yumuşaklık göstersinler.

— Hasan Basri Çantay

Onlar istediler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

— Seyyid Kutub

وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ ﴿١٠

Ve tanıma şunların hiç birini: çok yemin edici, değersiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; yemin edip duran, izzet-i nefsi bulunmayana uyma.

— İbni Kesir

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

(10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men'eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)!

— Hasan Basri Çantay

Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık.

— Seyyid Kutub

هَمَّازٍ مَّشَّآءٍۭ بِنَمِيمٍ ﴿١١

Gammaz koğuculukla gezer.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Daima ayıplayan ve laf getirip götürene.

— İbni Kesir

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

(10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men'eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)!

— Hasan Basri Çantay

Herkesi kınayan, söz götürüp getiren.

— Seyyid Kutub

مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ ﴿١٢

Hayır engeli, mütecâviz vebâl yüklü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Durmadan hayra engel olana, haddi aşana, çok günahkara.

— İbni Kesir

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

(10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men'eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)!

— Hasan Basri Çantay

Hayra engel olan, saldırgan, günahkar.

— Seyyid Kutub

عُتُلٍّۭ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ ﴿١٣

Zobu, sonrada dakma (zenîm).

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kaba, haşin ve bunlardan başka da kulağı kesik olana,

— İbni Kesir

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

(10-11-12-13) (Doğruya da, eğriye de) alabildiğine yemîn eden, izzet-i nefsi bulunmayan, (ötekini berikini) dâima ayıblayan, (gammazlıkla) lâf getirib götürmiye koşan, (insanları) hayırdan durmayıb men'eyleyen aşırı zaalim, çok günahkâr, kaba, haşin, bütün bunlardan başka da kulağı kesik (damgalı soysuz) olan her kişiyi tanıma (onlara boyun eğme)!

— Hasan Basri Çantay

Kaba, sonra da soysuz, alçak.

— Seyyid Kutub

أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ ﴿١٤

Mal sahibi olmuş ve oğulları var diye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Mal ve oğullar sahibi olmuş diye.

— İbni Kesir

(10-14) Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

— Diyanet İşleri

(Öylesini tanıma) mal ve oğullar saahibi olmuş diye.

— Hasan Basri Çantay

Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (yolunu şaşırmış)

— Seyyid Kutub

AYARLAR