بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ ٢٧

Yok biz mahrum edilmişiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, belki de biz mahrum bırakıldık.

– İbni Kesir

(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.

– Diyanet İşleri

(Sonra hakıykatı anlayınca da) «Hayır, biz mahrum (kalmış) larız».

– Hasan Basri Çantay

Hayır doğrusu biz mahrum bırakıldık.

– Seyyid Kutub

قَالَ أَوۡسَطُهُمۡ أَلَمۡ أَقُل لَّكُمۡ لَوۡلَا تُسَبِّحُونَ ٢٨

Ortancaları (en mutedilleri) demedim mi size: tesbîh etseydiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ortancaları dedi ki: Ben size demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?

– İbni Kesir

Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi.

– Diyanet İşleri

Ortancaları: «Ben size demedim mi? (Allâhı) tenzîh etmeli değil miydiniz?» dedi.

– Hasan Basri Çantay

Ortancaları, «Ben size demedim mi? Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etmeniz gerekmez miydi?» dedi.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ سُبۡحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ٢٩

Sübhansın ya Rabbena! Dediler: bizler doğrusu zalimlermişiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Tesbih ederiz Seni Rabbımız, gerçekten biz, zalimlerden olmuşuz.

– İbni Kesir

Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler.

– Diyanet İşleri

«Seni (tesbîh ve) tenzîh ederiz ey Rabbimiz. Hakıykaten biz zaalimlermişiz» dediler.

– Hasan Basri Çantay

«Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz kendi kendimize zulüm etmişiz» dediler.

– Seyyid Kutub

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَلَٰوَمُونَ ٣٠

Sonra döndüler kendilerine levm ediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi birbirlerini yermeye başladılar.

– İbni Kesir

Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.

– Diyanet İşleri

Şimdi kabahati birbirlerine yüklemiye başladı (lar).

– Hasan Basri Çantay

Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ ٣١

Yazıklar olsun bizlere, bizler doğrusu azgınlarmışız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Yazıklar olsun bize, doğrusu biz; azgınlardanmışız.

– İbni Kesir

Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”

– Diyanet İşleri

«Yazıklar olsun bize, dediler, hakıykaten biz azgınlarmışız».

– Hasan Basri Çantay

Nihayet şöyle dediler: «Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz.»

– Seyyid Kutub

عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبۡدِلَنَا خَيۡرٗا مِّنۡهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ ٣٢

Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını vere, her halde biz bütün rağbetimizi Rabbımıza çeviriyoruz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Belki Rabbımız bize bundan daha iyisini verir. Doğrusu biz; artık Rabbımızdan dilemekteyiz.

– İbni Kesir

“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”

– Diyanet İşleri

«(Eh) Rabbimizin bize, bunun yerine, ondan daha hayırlısını vermesi me'müldür. Biz (bütün dilek ve isteklerimizi artık) gerçekden Rabbimize çevirenleriz».

– Hasan Basri Çantay

Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ ٱلۡعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ ٣٣

İşte böyledir azâb, ve elbette Âhiret azâbı daha büyüktür, fakat bilselerdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Azab işte böyledir. Fakat ahiret azabı elbet daha büyüktür. Keşki bilmiş olsalardı.

– İbni Kesir

İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!

– Diyanet İşleri

İşte azâb böyledir. Ahiret azâbı ise elbet daha büyükdür. (Bunu) bilselerdi...

– Hasan Basri Çantay

İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.

– Seyyid Kutub

إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ٣٤

Şüphesiz ki korunan müttakîler içindir rablarının indinde naîm cennetleri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki müttakiler için, Rabbları katında Naim cennetleri vardır.

– İbni Kesir

Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar için Rableri nezdinde ni'meti dâim ve haalis cennetler vardır.

– Hasan Basri Çantay

Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.

– Seyyid Kutub

أَفَنَجۡعَلُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ كَٱلۡمُجۡرِمِينَ ٣٥

Ya artık, müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; müslümanları suçlular gibi tutar mıyız hiç?

– İbni Kesir

Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız?

– Diyanet İşleri

Öyle ya, biz müslümanları o günahkârlar gibi yapar mıyız hiç?

– Hasan Basri Çantay

Öyle ya biz Müslümanları o günahkarlarla bir tutar mıyız hiç?

– Seyyid Kutub

مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ ٣٦

Neniz var? Nasıl hükm ediyorsunuz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?

– İbni Kesir

Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

– Diyanet İşleri

Size ne oluyor? Nasıl böyle hükmediyorsunuz?

– Hasan Basri Çantay

Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَكُمۡ كِتَٰبٞ فِيهِ تَدۡرُسُونَ ٣٧

Yoksa size mahsus bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa size mahsus bir kitab var da ondan mı okuyorsunuz?

– İbni Kesir

Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?

– Diyanet İşleri

Yoksa size mahsus (indirilmiş) bir kitab var da onda mı okuyorsunuz?!

– Hasan Basri Çantay

Yoksa bir kitabınız var da ondan mı bu hükümleri okuyorsunuz?

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu