بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَغَدَوْاْ عَلَىٰ حَرْدٍ قَٰدِرِينَ ﴿٢٥

Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.

— İbni Kesir

فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ ﴿٢٦

Onu gördüklerinde dediler ki: Herhalde biz yanlış geldik.

— İbni Kesir

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٢٧

Hayır, belki de biz mahrum bırakıldık.

— İbni Kesir

قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ﴿٢٨

Ortancaları dedi ki: Ben size demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?

— İbni Kesir

قَالُواْ سُبْحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ﴿٢٩

Dediler ki: Tesbih ederiz Seni Rabbımız, gerçekten biz, zalimlerden olmuşuz.

— İbni Kesir

فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَٰوَمُونَ ﴿٣٠

Şimdi birbirlerini yermeye başladılar.

— İbni Kesir

قَالُواْ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ ﴿٣١

Dediler ki: Yazıklar olsun bize, doğrusu biz; azgınlardanmışız.

— İbni Kesir

عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ ﴿٣٢

Belki Rabbımız bize bundan daha iyisini verir. Doğrusu biz; artık Rabbımızdan dilemekteyiz.

— İbni Kesir

كَذَٰلِكَ ٱلْعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُۚ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ ﴿٣٣

Azab işte böyledir. Fakat ahiret azabı elbet daha büyüktür. Keşki bilmiş olsalardı.

— İbni Kesir

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٣٤

Muhakkak ki müttakiler için, Rabbları katında Naim cennetleri vardır.

— İbni Kesir

أَفَنَجْعَلُ ٱلْمُسْلِمِينَ كَٱلْمُجْرِمِينَ ﴿٣٥

Biz; müslümanları suçlular gibi tutar mıyız hiç?

— İbni Kesir

AYARLAR