بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا ٱلْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ ٢٤

Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın.

– Seyyid Kutub

وَغَدَوْاْ عَلَىٰ حَرْدٍ قَٰدِرِينَ ٢٥

Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler.

– Seyyid Kutub

فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ ٢٦

Fakat bahçeyi görünce «Herhalde biz yolu şaşırdık» dediler.

– Seyyid Kutub

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ٢٧

Hayır doğrusu biz mahrum bırakıldık.

– Seyyid Kutub

قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ٢٨

Ortancaları, «Ben size demedim mi? Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etmeniz gerekmez miydi?» dedi.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ سُبْحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ٢٩

«Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz kendi kendimize zulüm etmişiz» dediler.

– Seyyid Kutub

فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَٰوَمُونَ ٣٠

Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ يَٰوَيْلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ ٣١

Nihayet şöyle dediler: «Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz.»

– Seyyid Kutub

عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ ٣٢

Belki Rabbimiz bize bundan daha iyisini verir; doğrusu artık, Rabbimizden dilemekteyiz.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ ٱلْعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَكْبَرُۚ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ ٣٣

İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.

– Seyyid Kutub

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ٣٤

Muttakiler içinde Rabbleri katında nimet bahçeleri vardır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu