بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَمَن يُرِدِ ٱللَّهُ أَن يَهْدِيَهُۥ يَشْرَحْ صَدْرَهُۥ لِلْإِسْلَٰمِۖ وَمَن يُرِدْ أَن يُضِلَّهُۥ يَجْعَلْ صَدْرَهُۥ ضَيِّقًا حَرَجًا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِى ٱلسَّمَآءِۚ كَذَٰلِكَ يَجْعَلُ ٱللَّهُ ٱلرِّجْسَ عَلَى ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٢٥

Hasılı Allah her kimi hidayetine erdirmek isterse, islâma sinesini açar, gönlüne genişlik verir, her kimi de dalalete bırakmak isterse onun da kalbini daraltır öyle sıkıştırır ki sanırsın öfkesinden göke çıkacak, imana gelmezleri Allah o murdarlık içinde hep böyle bırakır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse; onun kalbini İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse; onu da göğe doğru yükseliyormuş gibi kalbini daraltır, sıkar. Allah; iman etmeyenlerin üstüne, işte böylece murdarlık çökertir.

— İbni Kesir

Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.

— Diyanet İşleri

Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak ederse onun göksünü islâm için açar (genişletir). Kimi de sapıklıkda bırakmak dilerse onun da kalbini son derece daraltır, sıkar. O, (İslâmı kabul hususunda) gûyâ zorla göğe çıkacakmış gibi (kendinde bir imkânsızlık ve) zahmet (görür). Allah îman etmeyeceklerin üstüne işte böyle murdarlık çökertir.

— Hasan Basri Çantay

Allah kimi doğru yola iletmek isterse göğsünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse göğsünü, sanki göğe çıkıyormuş gibi, dar ve tıkanık yapar. Bunun yanısıra Allah, inanmayanları iğrençliğe mahkum eder.

— Seyyid Kutub

وَهَٰذَا صِرَٰطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًاۗ قَدْ فَصَّلْنَا ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿١٢٦

Bu islâm ise doğrudan doğru Rabbi’nin yolu, cidden aklını başına alacak bir kavim için âyetleri tafsil eyledik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve işte budur, Rabbının dosdoğru yolu. Gerçekten Biz, ayetleri; aklını başına alıp düşünen bir kavim için uzun uzadıya açıkladık.

— İbni Kesir

Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.

— Diyanet İşleri

Bu (İslâm ve Kur'an) Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz âyetleri aklını başına alıb düşünecek bir cem'iyyet için apaçık gösterdik.

— Hasan Basri Çantay

Bu, Rabbinin doğru yoludur. Biz öğüt almaya açık kimselere ayetlerimizi ayrıntılı biçimde anlattık.

— Seyyid Kutub

لَهُمْ دَارُ ٱلسَّلَٰمِ عِندَ رَبِّهِمْۖ وَهُوَ وَلِيُّهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٢٧

Rab’lerinin indinde selâm yurdu "dâr’ül-sselâm" onlarındır, bütün yapacak oldukları işlerde kendilerinin velisi de odur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbları katında selamet yurdu onlara aittir. İşlediklerinden ötürü Allah, onların dostudur.

— İbni Kesir

Rableri katında selâm yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.

— Diyanet İşleri

Rableri katındaki selâm yurdu onlarındır ve O, yapmakda devam etdikleri (hayırlı işlerden) dolayı kendilerinin yârıdır.

— Hasan Basri Çantay

Onlar için, Rabbleri katında, esenlik yurdu vardır. İşledikleri iyi amellerden ötürü O, onların dostudur.

— Seyyid Kutub

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ قَدِ ٱسْتَكْثَرْتُم مِّنَ ٱلْإِنسِۖ وَقَالَ أَوْلِيَآؤُهُم مِّنَ ٱلْإِنسِ رَبَّنَا ٱسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَآ أَجَلَنَا ٱلَّذِىٓ أَجَّلْتَ لَنَاۚ قَالَ ٱلنَّارُ مَثْوَىٰكُمْ خَٰلِدِينَ فِيهَآ إِلَّا مَا شَآءَ ٱللَّهُۗ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ ﴿١٢٨

O hepsini toplayıp haşredeceği gün: ey cin maşeri! Hakikaten şu inse çok ettiniz! diye, bunların insten olan yardaklarını, Ya Rabbena, diyecekler: yekdiğerimizden istifâde ettik ve bizim için takdir buyurmuş olduğun ecele yettik, buyuracak ki: Ateş ikametgâhınız, Allah’ın dilediği zamanlardan başka hepiniz ondasınız, hakikat Rabbin hakîmdir, habîrdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, onların hepsini toplar. Ey cinn topluluğu; insanlardan bir çoğunu yoldan çıkardınız ha? Onların dostları olan insanlar da diyecek ki: Rabbımız, kimimiz kimimizden faydalandık. Ve bizim için takdir ettiğin ecelimize ulaştık. Buyurur ki: Allah'ın diledikleri müstesna, devamlı kalmak üzere duracağınız yer, ateştir. Muhakkak ki Rabbın; Hakim'dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

(Hatırlayın) o gün (ü) ki (Allah) onların hepsini (huzurunda) toplayacakdır. «Ey cin (şeytanlar) cemâati, (denilecek) insanlardan bir çoğunu (başdan çıkarıb) almak (kendinize maletmek) kaydına düşdünüz ha»! Onların dostları olan insanlar da şöyle diyecek: «Ey Rabbimiz, kimimiz kimimizden fâide gördük, bizim için takdir etdiğin va'deye erdik». Buyuracak ki: «Allahın diledikleri müstesna olmak üzere, içinde ebedî kalıcı olduğunuz ateş karargâhınızdır sizin». Şübhesiz ki Rabbin tam hüküm ve hikmet saahibidir, hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, insanlar ile cinleri biraraya topladığı gün, «Ey cinler, çok sayıda insanı ayarttınız» der. Cinlerin insandan yardakçıları da, «Ey Rabbimiz birbirimizi kullanarak bizim için belirlemiş olduğun süreyi doldurduk» derler. O da «Barınağınız, orada sürekli kalmak üzere cehennem ateşidir. Yalnız Allah'ın affetmeyi diledikleri müstesna» der. Hiç kuşkusuz Rabbin hikmet sahibidir ve her şeyi bilir.

— Seyyid Kutub

وَكَذَٰلِكَ نُوَلِّى بَعْضَ ٱلظَّٰلِمِينَ بَعْضًۢا بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿١٢٩

Ve işte biz, zalimlerin bazısını bazısına kesibleri sebebiyle böyle dost ederiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böylece zalimlerden kimini kimine kazandıklarından ötürü musallat ederiz.

— İbni Kesir

İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.

— Diyanet İşleri

İşte biz zaalimlerden kimini kimine, irtikâb etmekde oldukları (günâhlar) yüzünden, böylece musallat ederiz.

— Hasan Basri Çantay

İşte böylece biz, işledikleri kötülüklerden ötürü kimi zalimleri diğerlerinin peşine takarız.

— Seyyid Kutub

يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِى وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَاۚ قَالُواْ شَهِدْنَا عَلَىٰٓ أَنفُسِنَاۖ وَغَرَّتْهُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا وَشَهِدُواْ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَٰفِرِينَ ﴿١٣٠

Ey İns-ü cin maşeri! İçinizden size âyetlerimi anlatır ve bu gününüzün gelip çatacağını haber verir peygamberler gelmedimi? Ya Raabbena, diyecekler: kendilerimizin aleyhine şahidleriz; evet, dünyâ hayât onları aldattı da kendi aleyhlerinde olarak kâfir idiklerine şâhid oldular.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey cinn ve insan topluluğu; içinizden size ayetlerimi anlatan, bu gününüzün gelip çatmasından sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki; Ey Rabbımız, kendi hakkımızda şahidiz. Dünya hayatı onları aldattı da gerçek küfredenler olduklarına kendi aleyhlerinde şahidlik ettiler.

— İbni Kesir

(O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.

— Diyanet İşleri

Ey cin ve ins cemâati, içinizden size âyetlerimi nakleder, bu gününüzün gelib çatacağını inzâr ile haber verir peygamberler gelmedi mi size? «Ey Rabbimiz, diyecekler, nefslerimize karşı (kendi aleyhimizde) şâhidlik ederiz». Dünyâ haayatı onları aldatdı da gerçek kâfir kimseler olduklarına, kendileri de kendi aleyhlerinde, şâhid oldular.

— Hasan Basri Çantay

Ey insanlar ve cinler, size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza ilişkin sizi uyaran içinizden peygamberler gelmedi mi? Onlar da «Kendi aleyhimize şahitlik ederiz» derler. Dünya hayatı onları aldattı da kâfir olduklarına kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ أَن لَّمْ يَكُن رَّبُّكَ مُهْلِكَ ٱلْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَٰفِلُونَ ﴿١٣١

Bu şundan ki: Rabbin memleketleri ahâlisi gâfil halleder iken zulm ile helâk edici değildir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu; Rabbının, haberleri yokken, kasabalar halkını haksız yere helak edici olmadığından dolayıdır.

— İbni Kesir

Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allah’ın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceği içindir.

— Diyanet İşleri

Bu (vech ile peygamberler gönderilmesi ve onların feci akıbetlerini vaktiyle haber vermeleri) memleketleri — halkı gaafil bulunurlarken — zulüm (leri) yüzünden Rabbinin (mahv-ü) helak edici olmadığındandır.

— Hasan Basri Çantay

Bu, şunu kanıtlar ki, Rabbin, gerçeklerden habersiz olan bir kentin halkını haksız yere asla helâk etmez.

— Seyyid Kutub

وَلِكُلٍّ دَرَجَٰتٌ مِّمَّا عَمِلُواْۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَٰفِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ ﴿١٣٢

Ve her biri için amellerinden dereceler vardır Rabbin ne işlediklerinden gâfil de değil.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Her birinin işlediklerine karşılık dereceleri vardı. Ve Rabbın onların işlediklerinden gafil değildir.

— İbni Kesir

Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.

— Diyanet İşleri

Herkesin (hayır ve şer) yapdıkları şeylere göre dereceleri vardır. Onlar (kâfirler) ne yaparlarsa Rabbin onlardan gaafil değildir.

— Hasan Basri Çantay

Herkesin, yaptığı işlere göre birbirinden farklı derecesi vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.

— Seyyid Kutub

وَرَبُّكَ ٱلْغَنِىُّ ذُو ٱلرَّحْمَةِۚ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِنۢ بَعْدِكُم مَّا يَشَآءُ كَمَآ أَنشَأَكُم مِّن ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ ءَاخَرِينَ ﴿١٣٣

Rabbin ganiy, merhametli, yoksa dilerse sizi ortadan kaldırır, arkanızdan yerinize dilediğini getirir, nasıl ki sizi başka bir kavmın zürriyyetinden inşa buyurdu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbın müstağni ve rahmet sahibidir. İsterse, sizi giderir ve arkanızdan yerinize dilediğini getirir. Nitekim sizi de başka bir kavmin soyundan getirmiştir.

— İbni Kesir

Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir.

— Diyanet İşleri

Rabbin (her şeyden) müstağnidir, rahmet saahibidir. Eğer dilerse sizi (ey müşrikler) giderir (ortadan kaldırır), arkanızdan da yerinize dileyeceğini getirir. Nitekim sizi de başka başka bir kavmin neslinden peyda etmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Rabbin hiçbir şeye muhtaç değildir ve merhamet sahibidir. O eğer dilerse sizi yok edip arkanızdan yerinize istediği başkalarını geçirebilir. Tıpkı sizi başka bir kavmin soyundan türettiği gibi.

— Seyyid Kutub

إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَءَاتٍۖ وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ ﴿١٣٤

Size edilen vaad-ü vaîd muhakkak başınıza gelecektir, siz onun önüne geçemezsiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak size vaad olunan; yerine gelecektir. Siz, O'nu aciz kılacaklar değilsiniz.

— İbni Kesir

Şüphesiz size va’dedilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, size (başınıza geleceği) va'd olunan şeyler elbette gelib çatacakdır. Siz, önüne geçebilecekler değilsiniz.

— Hasan Basri Çantay

Size va'dedilen akıbet kesinlikle yerine gelecektir. Siz onun önüne geçemezsiniz.

— Seyyid Kutub

قُلْ يَٰقَوْمِ ٱعْمَلُواْ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّى عَامِلٌۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُۥ عَٰقِبَةُ ٱلدَّارِۗ إِنَّهُۥ لَا يُفْلِحُ ٱلظَّٰلِمُونَ ﴿١٣٥

Ey kavmim, de: Bütün kuvvetinizle yapın yapacağınızı ben vazifemi yapıyorum, artık yakında bileceksiniz: Dünya evinin sonu kimin olacak? Şu muhakkak ki zalimler felâh bulmazlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Ey kavmim; elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım. Dünya evinin sonunun kimin olacağını bileceksiniz. Şurası muhakkak ki zalimler; felah bulmazlar.

— İbni Kesir

De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Ey kavmim, elinizden geleni (komayın) yapın. Ben (vazifemi) hakkıyle yapanım. Artık (dünyâ) evin (in) sonu (olan cennet) kimin olacakdır, (bunu) bileceksiniz. Şu muhakkakdır ki zaalimler muradlarına ermeyecek.

— Hasan Basri Çantay

De ki; Ey kavmim, tutumunuzu devam ettiriniz, ben de kendi tutumumu devam ettireceğim. Dünya yurdunun sonunun kimin lehinde olacağını ilerde anlayacaksınız. Hiç kuşkusuz zalimler kurtuluşa eremezler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR