بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

بَدِيعُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۖ أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُۥ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُن لَّهُۥ صَٰحِبَةٌۖ وَخَلَقَ كُلَّ شَىْءٍۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ ﴿١٠١

Bir de tuttular Allah’a cinleri (gizli mahlûkları) şerik koştular, halbuki O onları yarattı, bundan başka ona oğullar ve kızlar saçmaladılar, ne dediklerini bildikleri yok, onun zat-ı sübhanîsi ve yerin mübdi-i, ona veled nasıl tasavvur edilir? ki bir eşi bulunmak mümkün değil, O her şeyi yaratmış ve her şeye Alim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökleri ve yeri yoktan varedendir. O'nun nasıl çocuğu olabilir? O'nun bir eşi de yoktur. Ve herşeyi O yaratmıştır. O, her şeyi en iyi bilendir.

— İbni Kesir

O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

O, gökleri ve yeri yokdan var edendir. Onun nasıl çocuğu olabilir? (Bu, nasıl düşünülebilir?) Onun bir eşi de yokdur. Her şey'i O yaratmış ve O, her şey'i hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

O göklerin ve yerin yoktan var edicisidir. Eşi olmadığına göre, çocuğu nasıl olabilsin ki? Her şeyi O yarattı ve O her şeyi bilendir.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍ فَٱعْبُدُوهُۚ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ ﴿١٠٢

İşte size bu evsaf ile işaret olunan zâti a'lâdır Allah Rabb’ınız, başka tanrı yok ancak O, her şeyin halikı O, o halde ona kulluk edin, her ibda karşı dayanılacak vekil de O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte Rabbınız olan Allah, O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Her şeyin yaratanıdır. Ve O, her şeye de Vekil'dir.

— İbni Kesir

İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O, her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir.

— Diyanet İşleri

İşte Rabbiniz olan Allah! Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. O, her şey'i yaratandır. O halde Ona kulluk edin. O, her şey'in üstünde (güvenilib dayanılacak mutlak) bir vekildir.

— Hasan Basri Çantay

İşte Rabbimiz olan Allah budur. O'ndan başka ilâh yoktur, her şeyin yaratıcısı O'dur, o halde sırf O'na kulluk ediniz, her konuda dayanılacak tek merci O'dur.

— Seyyid Kutub

لَّا تُدْرِكُهُ ٱلْأَبْصَٰرُ وَهُوَ يُدْرِكُ ٱلْأَبْصَٰرَۖ وَهُوَ ٱللَّطِيفُ ٱلْخَبِيرُ ﴿١٠٣

Onu gözler idrâk etmez, gözleri o idrâk eder, öyle lâtif öyle habîr O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gözler; O'na erişemez. O ise, bütün gözlere erişir. Ve O; Latif, Habir'dir.

— İbni Kesir

Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.

— Diyanet İşleri

Ona gözler erişemez. O (nun ilmi) ise bütün gözleri ihaata eder. O, (kulları hakkında) gerçek rıfk-u lutf saahibidir. (Her şeyden de) haberdârdır.

— Hasan Basri Çantay

Gözler O'nu görmez, fakat O gözleri görür. O latiftir (algılanamaz) ve her şeyden haberdardır.

— Seyyid Kutub

قَدْ جَآءَكُم بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْۖ فَمَنْ أَبْصَرَ فَلِنَفْسِهِۦۖ وَمَنْ عَمِىَ فَعَلَيْهَاۚ وَمَآ أَنَاْ عَلَيْكُم بِحَفِيظٍ ﴿١٠٤

Hakikat Rabbiniz’den size bir çok basiretler geldi artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de körlük ederse kendi aleyhinedir ve o halde ben size karşı muhafız değilim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu size, Rabbınızdan basiretler gelmiştir. Kim, onları görürse; kendi lehine, kim de körlük ederse; kendi aleyhinedir. Ve ben, sizin üzerinize bir bekçi değilim.

— İbni Kesir

Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.

— Diyanet İşleri

Size Rabbinizden muhakkak basıyretler gelmişdir. Artık kim (onlarla hakkı) görür (ve îman eder) se kendi lehine, kim (ondan) kör kalırsa o da kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekci değilim.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz size Rabbinizden birçok uyarıcı kanıtlar, açık belgeler geldi. Kim bunları görürse, kendi lehine ve kim bunlara karşı göz yumarsa kendi aleyhine davranmış olur. Ben sizin başınızda korucu, bekçi değilim.

— Seyyid Kutub

وَكَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ ٱلْءَايَٰتِ وَلِيَقُولُواْ دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُۥ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿١٠٥

Yine âyetleri böyle şekilden şekle koyuyoruz ki hem o körlük edenler sana ders almışsın desinler, hem onu ilmi şânından olanlar için tebyîn edelim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte Biz, ayetleri sana böylece türlü türlü açıklarız. Ta ki onlar; sen okumuşsun, desinler ve Biz onu bilen bir kavme besbelli edelim.

— İbni Kesir

Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.

— Diyanet İşleri

İşte biz âyetleri böylece türlü türlü beyan ederiz. Tâki onlar: «Sen okumuşsun» desinler ve biz onu (Kur'ânı) bilecek zümrelere besbelli edelim.

— Hasan Basri Çantay

Kimileri sana «Sen bir yerden ders almışsın» desinler ve bilenlere de iyice anlatalım diye ayetlerimizi çeşitli açılardan açıklıyoruz.

— Seyyid Kutub

ٱتَّبِعْ مَآ أُوحِىَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَ ﴿١٠٦

Rabbin’den sana ne vahy olunuyorsa ona tâbi' ol başka ilâh yok ancak O, müşriklere bakma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbından sana vahyolunana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir.

— İbni Kesir

Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.

— Diyanet İşleri

Kendisinden başka hiç bir Tanrı bulunmayan Rabbinden sana vahy olunana uy. (Allaha) ortak tutanlardan yüz çevir.

— Hasan Basri Çantay

Rabbinden sana gelen vahye uy, O'ndan başka ilâh yoktur, O'na ortak koşanlardan yüz çevir.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ مَآ أَشْرَكُواْۗ وَمَا جَعَلْنَٰكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًاۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ ﴿١٠٧

Allah dilese idi müşrik olmazlardı, biz seni onların üzerine mürakib göndermedik, sen onlara vekil de değilsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer Allah dileseydi; onlar şirk koşmazlardı. Hem Biz, seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen, onların üzerine bir vekil de değilsin.

— İbni Kesir

Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin.

— Diyanet İşleri

Eğer Allah dileseydi onlar (böyle Allaha) ortak katmazlardı. Biz seni onların başına bir gözcü yapmadık. Sen onların üzerine bir vekîl de değilsin.

— Hasan Basri Çantay

Allah dileseydi, onlar O'na ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına korucu, bekçi dikmedik; sen onların vekili, davranışlarının sorumlusu da değilsin.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَسُبُّواْ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ فَيَسُبُّواْ ٱللَّهَ عَدْوًۢا بِغَيْرِ عِلْمٍۗ كَذَٰلِكَ زَيَّنَّا لِكُلِّ أُمَّةٍ عَمَلَهُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِم مَّرْجِعُهُمْ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١٠٨

Maamafih onların Allah’dan beride taptıklarına sebb de etmeyin ki cehaletle tecavüz ederek Allah’a sebbetmesinler; her ümmete böyle amellerini tezyin etmişizdir, sonra ise hep dönüp Allah’a varacaklar, o vakit kendilerine temamen haber verecek ne yapıyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki; onlar da bilmeyerek, haddi aşıp Allah'a sövmesinler. İşte böylece bir ümmete yaptıklarını hoş gösterdik. Sonra dönüşleri Rabblarınadır. Artık O, kendilerine ne yapmakta olduklarını haber verir.

— İbni Kesir

Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.

— Diyanet İşleri

Allahdan başkasını (Tanrı edinerek) çağıranlara sövmeyin. Sonra onlar da haddi aşarak nâdânlıkta Allaha söverler. Biz her ümmetin yapdıklarını (kendilerine) öylece hoş gösterdik. Sonunda, dönüşleri yalınız Rablerinedir. Artık O, ne yapıyor idiyseler kendilerine haber verecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Onların Allah dışında yalvardıkları putlara sövmeyiniz ki, şaşkınlığa kapılarak körükörüne Allah'a sövmesinler. Böylece her ümmete davranış ve tutumlarını cazip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rabblerinedir, O onlara yaptıklarının içyüzünü bildirir.

— Seyyid Kutub

وَأَقْسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهْدَ أَيْمَٰنِهِمْ لَئِن جَآءَتْهُمْ ءَايَةٌ لَّيُؤْمِنُنَّ بِهَاۚ قُلْ إِنَّمَا ٱلْءَايَٰتُ عِندَ ٱللَّهِۖ وَمَا يُشْعِرُكُمْ أَنَّهَآ إِذَا جَآءَتْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٠٩

Bir de olanca yeminleriyle Allah kasem ettiler ki: eğer kendilerine bambaşka bir âyet gelirse imiş her halde ona imân edeceklermiş, de ki "Âyetler ancak Allah’ın nezdinde" siz ne bileceksiniz ki doğrusu: onlar o âyet geldiği vakit de imân etmiyecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, bütün güçleriyle Allah'a yemin ettiler ki; eğer kendilerine bir ayet gelirse mutlaka ona inanacaklar. De ki: Ayetler; ancak Allah'ın nezdindedir. O, geldiği zaman da onların yine inanmayacaklarının farkında değil misiniz?

— İbni Kesir

Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse, mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?”

— Diyanet İşleri

Allaha yeminlerinin bütün hızıyla andetdiler ki eğer kendilerine (istedikleri gibi) bir âyet (bir mu'cize) gelirse her halde ona inanacaklar. De ki: «Âyetler ancak Allahın nezdindedir». O (âyet) geldiği zaman da onların yine îman etmeyeceklerinin siz farkında değil misiniz?

— Hasan Basri Çantay

Onlar kesin bir dille Allah adına yemin ederek, eğer kendilerine bir mucize gelirse O'na mutlaka inanacaklarını söylediler. De ki; «Mucizeler sırf Allah'ın tekelindedir.» Hem bilmiyor musunuz ki, eğer o mucize gelse, onlar yine inanmazlar.

— Seyyid Kutub

وَنُقَلِّبُ أَفْـِٔدَتَهُمْ وَأَبْصَٰرَهُمْ كَمَا لَمْ يُؤْمِنُواْ بِهِۦٓ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَنَذَرُهُمْ فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿١١٠

Biz onların kalblerini ve gözlerini ters döndürünüz, ilkin buna imân etmedikleri gibi bırakıveririz kendilerini de tuğyanları içinde kör körüne bocalar giderler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onların kalblerini ve gözlerini çeviririz de ona ilk defa iman etmedikleri gibi azgınlıkları içinde kör ve şaşkın bırakırız.

— İbni Kesir

Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.

— Diyanet İşleri

Onlar, evvelce indirilen (âyet) lere îman etmedikleri gibi (bundan sonra da îman etmeyeceklerdir). Biz, onların gönüllerini ve gözlerini (ters) çevirmiş, kendilerini azgınlıkları, taşkınlıkları içinde serseri ve şaşırmış oldukları halde terketmiş bulunuyoruz.

— Hasan Basri Çantay

Onların gönüllerini ve gözlerini ters çevirerek kendilerini iman etmekten kaçındıkları ilk durumlarına döndürür ve azgınlıkları içinde debelenmeye bırakırız.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَآ إِلَيْهِمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ ٱلْمَوْتَىٰ وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَىْءٍ قُبُلًا مَّا كَانُواْ لِيُؤْمِنُوٓاْ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ ﴿١١١

Biz onlara dedikleri gibi melekler indirmiş olsak da, ölüler kendilerile konuşsa da, ve bütün mevcudatı karşılarında fevc fevc haşrederek kefil göstersek de yine ihtimali yok imân edecek değillerdi, meğer ki Allah dilemiş olsun, lâkin çokları bu hakikatin câhili bulunuyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer biz, onlara gerçekten melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe, onlar yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu bilmezler.

— İbni Kesir

Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık, Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

— Diyanet İşleri

Eğer hakıykaten biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı, her şey'i de onlara karşı (senin söylediklerine) kefiller (ve şâhidler) olmak üzere bir araya getirib toplasaydık onlar, Allah dilemedikçe, yine îman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

— Hasan Basri Çantay

Eğer biz onlara melekler indirsek, ölüler kendileri ile konuşsa ve her şeyi biraraya getirip karşılarına koysaydık, Allah dilemedikçe yine inanmazlardı. Fakat çoğu bunu bilmez.

— Seyyid Kutub

AYARLAR