بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ ٱللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ ٱلْحَقِّ وَلَا يَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ ٱلْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْۖ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ ﴿١٦

Ye o iman edenlere çağı gelmedi mi? ki kalbleri Allah’ın zikrine ve inen hak aşkına huşu ile çoşsun ve bundan evvel kendilerine kitap verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalbleri katılaşmış ve ekserîsi fiska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İman edenlerin, Allah'ı anması ve O'ndan inen gerçek için kalblerinin yumuşaması zamanı hala gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitab verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu fasıklardır.

— İbni Kesir

İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.

— Diyanet İşleri

îman edenlerin, Allâhı ve Hakdan ineni zikr için, kalblerinin saygı ile yumuşaması zamanı halâ gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitâb verilib de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu (dînlerinden çıkmış) faasıklardı.

— Hasan Basri Çantay

Allah'tan gelen öğütlerin ve O'nun indirdiği gerçeğin etkisi ile müminlerin kalplerinin yumuşayacağı, ürpereceği gün halâ gelmedi mi? Müminler daha önce kendilerine kutsal kitap verilenler gibi olmasınlar. Uzun zaman geçince onların kalpleri katılaştı ve çoğu yoldan çıkmış kimseler oldu.

— Seyyid Kutub

ٱعْلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يُحْىِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿١٧

İyi biliniz ki Allah Arzı ölümünden sonra diriltir, işte sizi âyetleri beyan ettik gerek ki aklınız ersin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bilin ki; Allah, ölümünden sonra yeryüzünü diriltiyor. Akledesiniz diye, size ayetleri açıkça bildirdik.

— İbni Kesir

Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümünden sonra diriltmektedir. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.

— Diyanet İşleri

Şu hakıykatı bilin ki Allah yere, ölümünden sonra, can veriyor. Muhakkak ki biz, aklınız ersin diye, size âyetleri açıkça bildirdik.

— Hasan Basri Çantay

Biliniz ki, Allah, ölmüş toprağa hayat verir. Size ayetlerimizi açıkladık ki, üzerlerinde düşünesiniz.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْمُصَّدِّقِينَ وَٱلْمُصَّدِّقَٰتِ وَأَقْرَضُواْ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَٰعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ ﴿١٨

Şüphesiz sadaka veren erkekler ve dişiler ve Allah’a öyle karz-ı hasen takdim edenler, verdikleri kendileri hesabına kat kat katlanır, bir de onlara pek hoş bir ecir vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere; işte onlara, kat kat artırılır ve onlara değerli bir mükafat vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allaha karz-ı hasenle Ödüne verenler (yok mu?) onlar (ın mükâfatı) kat kat artırılır. Onlar için çok şerefli (başka) bir mükâfat da vardır.

— Hasan Basri Çantay

Sadaka veren erkekler ve kadınlar ile çıkar amacı gütmeksizin gönüllü olarak Allah'a borç verenler var ya, onlar verdiklerini kat kat fazlası ile geri alırlar, ayrıca kendilerine onurlandırıcı bir ödül verilir.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦٓ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلصِّدِّيقُونَۖ وَٱلشُّهَدَآءُ عِندَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ ﴿١٩

Hem Allah’a ve Resulü’ne iman edenler hep onlar aynî sıddîkler ve şehidlerdir, Rablari’nin indinde onlara onların ecirleri ve nurları vardır, âyetlerimizi tekzib edenlere gelince işte onlar hep Ashab-ı cahîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a ve peygamberlerine iman edenler; işte onlar, Rabbları katında doğrular ve şahidlerdir. Onların hem mükafatları, hem de nurları vardır. Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da cehennem yaranıdırlar.

— İbni Kesir

Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir.

— Diyanet İşleri

Allaha ve peygamberlerine îman edenler (yok mu?) Onlar sözü özü doğru olanlar, Allah için şâhidlik edenlerdir. Onların hem mükâfatları, hem nuurları vardır. Küfredenler (e), âyetlerimizi yalan sayanlar (a gelince:) Onlar da cehennemin yaranıdırlar.

— Hasan Basri Çantay

Allah'a ve Peygambere inananlar var ya, onlar özü sözü doğru olanlar ile şehitlerdir. Allah katında onlara ödül ve nur verilir. Ayetlerimizi yalanlayan kafirler ise cehennemliktirler.

— Seyyid Kutub

ٱعْلَمُوٓاْ أَنَّمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌۢ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى ٱلْأَمْوَٰلِ وَٱلْأَوْلَٰدِۖ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ ٱلْكُفَّارَ نَبَاتُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَٰمًاۖ وَفِى ٱلْءَاخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنٌۚ وَمَا ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا مَتَٰعُ ٱلْغُرُورِ ﴿٢٠

Biliniz ki: Dünyâ hayât bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir tefahur ve mal-ü evladda bir çokluk yarışından ibarettir, bir yağmur temsili gibi ki otu rençberleri imrendirmiştir, sonra heyecana gelir, bir de görürsün sararmıştır, sonra da olur bir çer-çöp, Âhirette ise şiddetli bir azâb bir de Allah’dan bir mağfiret ve rıdvan vardır. Dünya hayât bir aldanış metâından başka bir şey değildir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bilin ki; dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlad sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu; yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitki gibidir ki; sonra kurur da sapsarı olduğunu görürsün. Sonra da çörçöp olur. Ahirette şiddetli azab vardır. Allah'ın rızası ve mağfireti de vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir geçinmeden başka bir şey de değildir.

— İbni Kesir

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.

— Diyanet İşleri

Bilin ki (âhiret kazancına yer vermeyen) dünyâ hayâtı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süsdür, aranızda bir öğünüşdür. Mallarda ve evlâdlarda bir çoğalışdır. (Bunun) misâli, bitirdiği nebat ekicilerin hoşuna giden bir yağmur gibidir. (Fakat) sonra o (nebat) kurur da sen (onu) sapsarı bir haale getirilmiş görürsün. Sonra da o, bir çörçöp olur. Âhiretde çetin azâb vardır, Allahdan mağfiret ve rızaa vardır. Dünyâ hayâtı (ndan fâidelenmek) bir aldanış fâidesinden başka (bir şey) değildir.

— Hasan Basri Çantay

Biliniz ki, dünya hayatı oyundan, eğlenceden, süs ve gösterişten, birbirinize karşı övünmeden, mal ve evladı çoğaltma yarışından ibarettir. Bu hayat, ekini ve bitkisi çiftçisinin yüzünü güldüren bol yağmura benzer. Fakat bir süre sonra kuruyan bu bitki örtüsünün sarardığını görürsün. Arkasından da ot kırıntılarına dönüşür. Ahirette ise bir yanda ağır bir azab, öbür yanda Allah'ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir hazdan başka bir şey değildir.

— Seyyid Kutub

سَابِقُوٓاْ إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٢١

Siz Rabbiniz’den bir mağfirete ve eni yerle göğün eni gibi bir cennete yarışınki Allah’a ve Resulleri’ne iman edenler için hazırlanmıştır, o Allah’ın fadlıdır, onu dilediği kimselere verir, ve Allah, çok büyük fadıl sahibidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbınızdan bir mağfirete, Allah'a ve peygamberlerine iman edenler için hazırlanmış olup da genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu; Allah'ın lutfudur, onu dilediğine verir. Allah büyük lutuf sahibidir.

— İbni Kesir

Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.

— Diyanet İşleri

Rabbinizden mağfirete ve — genişliği yerle, göğün eni kadar olan, Allaha ve peygamberlerine îman edenler için hazırlanmış bulunan — cennete (ulaşmak) için yarış yapıb kazanın. İşte bu, Allahın fazl (-u kerem) idir ki onu kime dilerse ona verir. Allah, büyük fazl (-u inayet) saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

O halde Rabbinizin bağışlaması ve Allah ile Peygambere inananlar için hazırlanmış, gökle yer arası kadar genişliği olan cennet uğruna yarışınız. Bu Allah'ın dilediklerine verdiği bir lütfudur. Allah büyük lütuf sahibidir.

— Seyyid Kutub

مَآ أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِىٓ أَنفُسِكُمْ إِلَّا فِى كِتَٰبٍ مِّن قَبْلِ أَن نَّبْرَأَهَآۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌ ﴿٢٢

Ne arzda, ne de nefislerinizde bir musibet başa gelmezki biz onu fiile çıkarmazdan evvel bir kitabda yazılmış olmasın, şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki; Biz onu yaratmadan evvel kitabda bulunmasın. Şüphesiz ki bu; Allah'a göre kolaydır.

— İbni Kesir

Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.

— Diyanet İşleri

(Gerek) yerde, (gerek) nefislerinizde herhangi bir musîybet vukua gelmemişdir ki bu, bizim onu yaratmamızdan evvel mutlakaa bir kitabda (yazılmış) dir. Şübhesiz ki bu, Allaha göre kolaydır.

— Hasan Basri Çantay

Gerek yeryüzünde görülen, gerekse başınıza gelen her musibet tarafımızdan yaratılmadan önce kesinlikle bir kitapta belirlenmiştir. Bu ayrıntılı planlama Allah için kolay bir iştir.

— Seyyid Kutub

لِّكَيْلَا تَأْسَوْاْ عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُواْ بِمَآ ءَاتَىٰكُمْۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ ﴿٢٣

Şunun içinki kaybettiğinize gam yemeyesiniz ve size verdiğine de güvenmeyesiniz, Allah çok öğünen kurulanın topunu sevmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye. Allah; kendini beğenip böbürlenenleri sevmez.

— İbni Kesir

Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.

— Diyanet İşleri

(Allah bunu) elinizden çıkana tasalanmayasınız, Onun size verdiği ile sevinip şımarmayasınız diye (yazmışdır). Allah çok böbürlenen her kibirliyi sevmez.

— Hasan Basri Çantay

Amaç, kaybettiklerinize üzülmemeniz ve O'nun size verdikleri yüzünden şımarmamanızdır. Allah kendini beğenmiş şımarıkları sevmez.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ ٱلنَّاسَ بِٱلْبُخْلِۗ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ ﴿٢٤

Onlar ki hem behıllik ederler hem de halka behıllik emrederler, her kim de ardını dönerse haberi olsunki Allah, gani Hamîd O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Kim, yüz çevirirse; şüphesiz ki Allah; Gani'dir, Hamid'dir.

— İbni Kesir

Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emreden kimselerdir. Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır.

— Diyanet İşleri

Onlar cimrilik yapanlar insanlara da cimriliği emredenlerdir. Kim arka dönerse şübhe yokdur ki Allah, her şeyden müstağnî, bütün hamdlere lâyık olanın ta kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar hem kendileri cimrice davranırlar hem de başkalarına cimri olmayı önerirler. Kim hayr yapmaktan kaçınırsa bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir ve özü itibarı ile övgüye layıktır.

— Seyyid Kutub

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْمِيزَانَ لِيَقُومَ ٱلنَّاسُ بِٱلْقِسْطِۖ وَأَنزَلْنَا ٱلْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَٰفِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ ٱللَّهُ مَن يَنصُرُهُۥ وَرُسُلَهُۥ بِٱلْغَيْبِۚ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ عَزِيزٌ ﴿٢٥

Celâl’im hakkı için biz Resullerimiz’i beyyinelerle gönderdik ve beraberlerinde kitap ve mizân indirdik ki insanlar adaletle tutunsunlar, bir de demiri indirdik, onda hem çetin bir sertlik hem de insanlar için bir çok menfeatler vardır, ve çünki Allah kendisine ve resullerine gıyabında yardım edenleri belli edecek, şüphe yokki Allah kavîdir azîzdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik. Ve insanların adaleti ayakta tutmaları için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Bir de kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar bulunan demiri indirdik. Allah; kimin, görmeden Allah'a ve peygamberlerine yardım edeceğini bilir. Muhakkak ki Allah; Kavi'dir, Aziz'dir.

— İbni Kesir

Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

— Diyanet İşleri

Andolsun ki biz elçilerimizi açık açık bürhanlarla gönderdik ve insanların adaleti ayakda tutmaları için, beraberlerinde de kitabı ve mîzânı indirdik. Bir de kendisinde hem çetin bir sertlik, hem insanlar için menfaatler bulunan demiri indirdik. Çünkü (bununla) Allah, kendisine ve peygamberlerine gıyaben kimlerin yardım edeceğini belli edecekdir. Şübhesiz ki Allah, en büyük kuvvet saahibidir, yegâne gaalibdir.

— Hasan Basri Çantay

Biz Peygamberlerimizi kesin kanıtlarla gönderdik, insanlar arasında adil bir düzen kurulsun diye onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik. Ayrıca büyük caydırıcılığı ve sertliği yanında insanlara yönelik birçok faydaları olan demiri indirdik. Böylece kimlerin görmedikleri halde Allah'ı ve Peygamberi destekleyeceklerini ortaya çıkarmak istedik. Hiç kuşkusuz Allah güçlü ve üstün iradelidir.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا وَإِبْرَٰهِيمَ وَجَعَلْنَا فِى ذُرِّيَّتِهِمَا ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلْكِتَٰبَۖ فَمِنْهُم مُّهْتَدٍۖ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ ﴿٢٦

Hem celâl’im hakkı için Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik, zürriyyetlerinde de nübüvvet ve kitabı atâ kıdık öyle iken içlerinden bazısı hidayeti kabul etmiş, çokları ise yoldan çıkmış fâsıklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Nuh'u ve İbrahim'i gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan kimi doğru yoldadır, içlerinden bir çoğu da fasıklardır.

— İbni Kesir

Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.

— Diyanet İşleri

Andolsun biz Nuuhu ve İbrâhîmi (peygamber olarak) gönderdik. Peygamberliği de, kitabı da onların nesillerine verdik. Binnetîce içlerinden doğru yolu bulanlar var (idiyse de) bir çoku da faasık kimselerdi onların.

— Hasan Basri Çantay

Biz Nuh'u ve İbrahim'i peygamber olarak gönderdik. İkisinin soyuna da peygamberlik ve kitap verdik. Onların soylarından türeyenlerin bir bölümü doğru yola bağlı kaldı, fakat çoğu yoldan çıktı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR