بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَٰهُ حُطَٰمٗا فَظَلۡتُمۡ تَفَكَّهُونَ ٦٥

Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz:

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız.

– İbni Kesir

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:

– Diyanet İşleri

Eğer dileseydik muhakkak ki onu (tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz de şaşakalırdınız.

– Hasan Basri Çantay

Eğer isteseydik o ekinlerinizi ot kırıntılarına dönüştürürdük de şaşakalırdınız.

– Seyyid Kutub

إِنَّا لَمُغۡرَمُونَ ٦٦

Her halde biz çok ziyandayız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu borç altına girdik,

– İbni Kesir

“Muhakkak biz çok ziyandayız!”

– Diyanet İşleri

(Şöyle derdiniz:) «Biz hakıykaten ağır borca uğratılmışızdır».

– Hasan Basri Çantay

Derdiniz ki; «Biz borca battık.»

– Seyyid Kutub

بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ ٦٧

Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Daha doğrusu biz mahrumlarız.

– İbni Kesir

“Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”

– Diyanet İşleri

«Daha doğrusu biz (umduğumuzdan) mahrum kalmışlarız».

– Hasan Basri Çantay

Daha doğrusu her şeyimizi kaybettik.

– Seyyid Kutub

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلۡمَآءَ ٱلَّذِي تَشۡرَبُونَ ٦٨

Şimdi gördünüz mü o içdiğiniz suyu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleyin Bana şimdi, içmekte olduğunuz suyu;

– İbni Kesir

İçtiğiniz suya ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

Şimdi içmekde olduğunuz suyu söyleyin bana.

– Hasan Basri Çantay

İçtiğiniz suyu görüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

ءَأَنتُمۡ أَنزَلۡتُمُوهُ مِنَ ٱلۡمُزۡنِ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنزِلُونَ ٦٩

Siz mi indiriyorsunuz onu buluttan yoksa biz miyiz indiren?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz miyiz indirenler?

– İbni Kesir

Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

– Diyanet İşleri

Onu bulutdan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler biz miyiz?

– Hasan Basri Çantay

Onu siz mi buluttan yere indiriyorsunuz, yoksa onu indiren biz miyiz?

– Seyyid Kutub

لَوۡ نَشَآءُ جَعَلۡنَٰهُ أُجَاجٗا فَلَوۡلَا تَشۡكُرُونَ ٧٠

Dilesek onu acı bir çorak ediverirdik o halde şükretsenize.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İsteseydik onu tuzlu bir su kılardık. Öyleyse şükretmeli değil misiniz?

– İbni Kesir

Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!.

– Diyanet İşleri

Eğer dileseydik onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz?

– Hasan Basri Çantay

Eğer isteseydik onu acı yapardık. Şükretsenize!

– Seyyid Kutub

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِي تُورُونَ ٧١

Bir de gördünüz mü o çakdığınız ateşi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleyin bana, şimdi çakmakta olduğunuz ateşi,

– İbni Kesir

Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

Şimdi bana (yeşil bir ağacdan) çakmakda olduğunuz ateşi söyleyin.

– Hasan Basri Çantay

Tutuşturduğunuz ateşi görüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

ءَأَنتُمۡ أَنشَأۡتُمۡ شَجَرَتَهَآ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنشِـُٔونَ ٧٢

Siz mi inşa ettiniz onun ağacını? Yoksa biz miyiz inşa eden?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratanlar?

– İbni Kesir

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

– Diyanet İşleri

Onun ağacını siz mi yarardınız, yoksa yaratanlar biz miyiz?

– Hasan Basri Çantay

Onun ağacını siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz?

– Seyyid Kutub

نَحۡنُ جَعَلۡنَٰهَا تَذۡكِرَةٗ وَمَتَٰعٗا لِّلۡمُقۡوِينَ ٧٣

Biz onu hem bir muhtıra kıldık hem de bir istifade: alandaki muhtaclar için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onu bir ibret ve konaklayanlar için faydalı kıldık.

– İbni Kesir

Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.

– Diyanet İşleri

Biz onu hem bir ibret, hem çöl yolcularına bir fâide kıldık.

– Hasan Basri Çantay

Biz onu hem düşündürücü, ibret verici bir uyarıcı, hem de ihtiyacı olanlar için bir yararlanma kaynağı olarak yarattık.

– Seyyid Kutub

فَسَبِّحۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلۡعَظِيمِ ٧٤

O halde tesbih et Rabbine azîm ismiyle.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse Rabbını o büyük adıyla tesbih et.

– İbni Kesir

O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt).

– Diyanet İşleri

O halde Rabbini o büyük adiyle tesbîh (ve tenzîh) et.

– Hasan Basri Çantay

Öyleyse yüce Rabbinin adını noksanlıklardan tenzih et.

– Seyyid Kutub

۞ فَلَآ أُقۡسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ ٧٥

Artık yok, o nücumun mevkilerine kasem ederim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır yıldızların yerleri üzerine yemin ederim;

– İbni Kesir

(75-76) Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-

– Diyanet İşleri

Hayır (hakıykatler kâfirlerin dedikleri gibi değildir). İşte yıldızların düşdüğü yerlere andediyorum.

– Hasan Basri Çantay

Yıldızların yörüngeleri üzerine yemin ederim ki;

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu