بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَفَٰكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ ﴿٢٠

Hoşlarına giden meyvalarla,

— Seyyid Kutub

وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ ﴿٢١

İştahla yiyecekleri kuş etleri ile,

— Seyyid Kutub

وَحُورٌ عِينٌ ﴿٢٢

Onlara iri gözlü huriler sunulur,

— Seyyid Kutub

كَأَمْثَٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ ﴿٢٣

Tıpkı sedefteki inciler gibi.

— Seyyid Kutub

جَزَآءًۢ بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٢٤

Yaptıkları iyiliklerin karşılığı olarak,

— Seyyid Kutub

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا ﴿٢٥

Orada ne boş ve ne günah içerikli bir söz işitirler.

— Seyyid Kutub

إِلَّا قِيلًا سَلَٰمًا سَلَٰمًا ﴿٢٦

İşittikleri tek söz «selâm, selâm» dır.

— Seyyid Kutub

وَأَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْيَمِينِ ﴿٢٧

Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!

— Seyyid Kutub

فِى سِدْرٍ مَّخْضُودٍ ﴿٢٨

Onlar dikensiz sedir ağaçları,

— Seyyid Kutub

وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ ﴿٢٩

Meyva yüklü muz ağaçları arasında,

— Seyyid Kutub

وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ ﴿٣٠

Kesintisiz gölgeler altında,

— Seyyid Kutub

AYARLAR