بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَٰبِلِينَ ﴿١٦

(15-16) Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

— Diyanet İşleri

يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌ مُّخَلَّدُونَ ﴿١٧

(17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

— Diyanet İşleri

بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ ﴿١٨

(17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

— Diyanet İşleri

لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ ﴿١٩

(17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

— Diyanet İşleri

وَفَٰكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ ﴿٢٠

(17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

— Diyanet İşleri

وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ ﴿٢١

(17-21) Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

— Diyanet İşleri

وَحُورٌ عِينٌ ﴿٢٢

(22-23) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır.

— Diyanet İşleri

كَأَمْثَٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ ﴿٢٣

(22-23) Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır.

— Diyanet İşleri

جَزَآءًۢ بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٢٤

(Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.)

— Diyanet İşleri

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا ﴿٢٥

Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler.

— Diyanet İşleri

إِلَّا قِيلًا سَلَٰمًا سَلَٰمًا ﴿٢٦

Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler.

— Diyanet İşleri

AYARLAR