بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٰمَعۡشَرَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ إِنِ ٱسۡتَطَعۡتُمۡ أَن تَنفُذُواْ مِنۡ أَقۡطَارِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ فَٱنفُذُواْۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلۡطَٰنٖ ٣٣
Ey cinn-ü insin ma'şeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı arz-u Semâ’dan, geçemezsiniz olmazsa ferman.
Ey cinnler ve insanlar topluluğu; göklerin ve yerin çevresinden geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa geçip gidin. Ama üstün bir güç olmadan geçemezsiniz.
Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.
Ey cin ve insan cemâat (ler) i, göklerin ve yerin bucaklarından geç (ib de ilâhî kazaadan selâmete er) miye gücünüz, yetiyorsa —ki (Allahın bahşedeceği) bir kudretle olmadıkça asla geçemezsiniz— haydi geçin (kurtulun)!
Ey cinler ve insanlar, eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşarak kaçmaya gücünüz yetiyorsa kaçınız. Fakat ancak özel bir gücünüz varsa bunu başarabilirsiniz.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٣٤
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
O halde Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
يُرۡسَلُ عَلَيۡكُمَا شُوَاظٞ مِّن نَّارٖ وَنُحَاسٞ فَلَا تَنتَصِرَانِ ٣٥
Salınır üstünüze ateşten bir yalın, bir zehir duman, kurtulamazsınız deseniz de el'aman.
Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.
Üzerinize ateşden (dumansız) bir yalınla (kara) bir duman salıverilecek, öyle ki birbirinizi kurtaramayacak, yardımlaşamayacaksınız.
Üzerinize dumansız alev ve bakır eriyiği püskürtülür de bu azaptan sizi kurtaran bulunmaz.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٣٦
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Şîmdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
فَإِذَا ٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتۡ وَرۡدَةٗ كَٱلدِّهَانِ ٣٧
Gök bir yarılıp oluverdi mi bir gül, yağ gibi eriyen, kızaran yanan.
Gök, yarılıp da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman,
Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)
Artık gök yarılıb da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman,
Gök parçalanıp da kırmızı gül renginde bir yağ eriyiğine dönüştüğü zaman;
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٣٨
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabileceksiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
فَيَوۡمَئِذٖ لَّا يُسۡـَٔلُ عَن ذَنۢبِهِۦٓ إِنسٞ وَلَا جَآنّٞ ٣٩
O gün sorulmaz cürmünden artık ne bir insan ne de bir cânn.
İşte o gün; insana da, cinne de günahından sorulmaz.
İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.
İşte o gün ne insana, ne cinne günâhı sorulmayacak.
O gün ne insana ne de cinne suçu sorulmaz.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٤٠
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz. _
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Şimdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
يُعۡرَفُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ بِسِيمَٰهُمۡ فَيُؤۡخَذُ بِٱلنَّوَٰصِي وَٱلۡأَقۡدَامِ ٤١
Tanınır da mücrimler simalarından tutulur perçemlerile ayaklarından.
Suçlular simalarından tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulurlar.
Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.
Günahkârlar sîmâlariyle tanılacak da perçemlerinden ve ayaklarından tutulacak.
Suçlular yüz ifadelerinden tanınarak perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٤٢
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Şimdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا ٱلۡمُجۡرِمُونَ ٤٣
İşte bu, mücrimlerin yalan dedikleri cehennem.
Suçluların yalanladıkları cehennem, işte budur.
İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir.
İşte bu, o günahkârların yalan saydıkları cehennemdir.
İşte suçluların yalanladıkları cehennem budur.