بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَسْـَٔلُهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِى شَأْنٍ ﴿٢٩

Ondan dilenir göklerde hem yerde olan O, her gün yeni bir iştedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O'ndan ister. O; her gün bir şe'n üzeredir.

— İbni Kesir

Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.

— Diyanet İşleri

Göklerde ve yerde kim (ve ne) varsa Ondan ister, O, hergün bir işdedir.

— Hasan Basri Çantay

Göktekiler ve yerdekiler hep O'ndan bir şey isterler. O her gün (her an) yeni bir işle meşguldür.

— Seyyid Kutub

فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٠

Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?

— İbni Kesir

O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

— Diyanet İşleri

O halde Rabbinin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?

— Hasan Basri Çantay

Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ ٱلثَّقَلَانِ ﴿٣١

Yarın size kalacağınız ey sekalân!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insanlar ve cinnler; yakında size de yöneleceğiz

— İbni Kesir

Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!

— Diyanet İşleri

Ey ins ve cin ileride siz (in nisabınızı görmiy) e yöneleceğiz.

— Hasan Basri Çantay

Ey insanlar ve cinler, yakında sizinle hesaplaşmak için özel vakit ayıracağız.

— Seyyid Kutub

فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٢

Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?

— İbni Kesir

O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Şimdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?

— Hasan Basri Çantay

Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ إِنِ ٱسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُواْ مِنْ أَقْطَارِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ فَٱنفُذُواْۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَٰنٍ ﴿٣٣

Ey cinn-ü insin ma'şeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı arz-u Semâ’dan, geçemezsiniz olmazsa ferman.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey cinnler ve insanlar topluluğu; göklerin ve yerin çevresinden geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa geçip gidin. Ama üstün bir güç olmadan geçemezsiniz.

— İbni Kesir

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.

— Diyanet İşleri

Ey cin ve insan cemâat (ler) i, göklerin ve yerin bucaklarından geç (ib de ilâhî kazaadan selâmete er) miye gücünüz, yetiyorsa —ki (Allahın bahşedeceği) bir kudretle olmadıkça asla geçemezsiniz— haydi geçin (kurtulun)!

— Hasan Basri Çantay

Ey cinler ve insanlar, eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşarak kaçmaya gücünüz yetiyorsa kaçınız. Fakat ancak özel bir gücünüz varsa bunu başarabilirsiniz.

— Seyyid Kutub

فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٤

Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?

— İbni Kesir

O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

— Diyanet İşleri

O halde Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?

— Hasan Basri Çantay

Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِّن نَّارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنتَصِرَانِ ﴿٣٥

Salınır üstünüze ateşten bir yalın, bir zehir duman, kurtulamazsınız deseniz de el'aman.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.

— İbni Kesir

Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.

— Diyanet İşleri

Üzerinize ateşden (dumansız) bir yalınla (kara) bir duman salıverilecek, öyle ki birbirinizi kurtaramayacak, yardımlaşamayacaksınız.

— Hasan Basri Çantay

Üzerinize dumansız alev ve bakır eriyiği püskürtülür de bu azaptan sizi kurtaran bulunmaz.

— Seyyid Kutub

فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٦

Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?

— İbni Kesir

O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Şîmdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?

— Hasan Basri Çantay

Peki, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

فَإِذَا ٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَٱلدِّهَانِ ﴿٣٧

Gök bir yarılıp oluverdi mi bir gül, yağ gibi eriyen, kızaran yanan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gök, yarılıp da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman,

— İbni Kesir

Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)

— Diyanet İşleri

Artık gök yarılıb da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman,

— Hasan Basri Çantay

Gök parçalanıp da kırmızı gül renginde bir yağ eriyiğine dönüştüğü zaman;

— Seyyid Kutub

فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٨

Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?

— İbni Kesir

O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabileceksiniz?

— Hasan Basri Çantay

Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُسْـَٔلُ عَن ذَنۢبِهِۦٓ إِنسٌ وَلَا جَآنٌّ ﴿٣٩

O gün sorulmaz cürmünden artık ne bir insan ne de bir cânn.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o gün; insana da, cinne de günahından sorulmaz.

— İbni Kesir

İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.

— Diyanet İşleri

İşte o gün ne insana, ne cinne günâhı sorulmayacak.

— Hasan Basri Çantay

O gün ne insana ne de cinne suçu sorulmaz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR