بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٢٥
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Şimdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
كُلُّ مَنۡ عَلَيۡهَا فَانٖ ٢٦
Yer üzerindeki herkes fanî.
Onun üzerinde her bulunan fanidir.
Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.
(yer) üzerinde bulunan her canlı fânidir.
Yeryüzündeki her şey yok olacaktır.
وَيَبۡقَىٰ وَجۡهُ رَبِّكَ ذُو ٱلۡجَلَٰلِ وَٱلۡإِكۡرَامِ ٢٧
Bakı o Rabbi’nin yüzü o zülcelâli vel'ikram.
Ancak celal ve ikram sahibi Rabbının zatı baki kalacaktır.
Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.
(Ancak) azamet ve ikram saahibi olan Rabbinin zâti baakıy kalacakdır.
Sadece kerem sahibi, yüce Rabbinin varlığı süreklidir.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٢٨
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Böyle iken Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
يَسۡـَٔلُهُۥ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ كُلَّ يَوۡمٍ هُوَ فِي شَأۡنٖ ٢٩
Ondan dilenir göklerde hem yerde olan O, her gün yeni bir iştedir.
Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O'ndan ister. O; her gün bir şe'n üzeredir.
Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.
Göklerde ve yerde kim (ve ne) varsa Ondan ister, O, hergün bir işdedir.
Göktekiler ve yerdekiler hep O'ndan bir şey isterler. O her gün (her an) yeni bir işle meşguldür.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٣٠
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
O halde Rabbinin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
سَنَفۡرُغُ لَكُمۡ أَيُّهَ ٱلثَّقَلَانِ ٣١
Yarın size kalacağınız ey sekalân!
Ey insanlar ve cinnler; yakında size de yöneleceğiz
Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!
Ey ins ve cin ileride siz (in nisabınızı görmiy) e yöneleceğiz.
Ey insanlar ve cinler, yakında sizinle hesaplaşmak için özel vakit ayıracağız.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٣٢
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
Şimdi Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
يَٰمَعۡشَرَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ إِنِ ٱسۡتَطَعۡتُمۡ أَن تَنفُذُواْ مِنۡ أَقۡطَارِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ فَٱنفُذُواْۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلۡطَٰنٖ ٣٣
Ey cinn-ü insin ma'şeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı arz-u Semâ’dan, geçemezsiniz olmazsa ferman.
Ey cinnler ve insanlar topluluğu; göklerin ve yerin çevresinden geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa geçip gidin. Ama üstün bir güç olmadan geçemezsiniz.
Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.
Ey cin ve insan cemâat (ler) i, göklerin ve yerin bucaklarından geç (ib de ilâhî kazaadan selâmete er) miye gücünüz, yetiyorsa —ki (Allahın bahşedeceği) bir kudretle olmadıkça asla geçemezsiniz— haydi geçin (kurtulun)!
Ey cinler ve insanlar, eğer göklerin ve yerin sınırlarını aşarak kaçmaya gücünüz yetiyorsa kaçınız. Fakat ancak özel bir gücünüz varsa bunu başarabilirsiniz.
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ٣٤
Şimdi Rabbiniz’in hangi eltafına dersiniz yalan?
Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
O halde Rabbinizin hangi ni'metlerini yalan sayabilirsiniz?
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?
يُرۡسَلُ عَلَيۡكُمَا شُوَاظٞ مِّن نَّارٖ وَنُحَاسٞ فَلَا تَنتَصِرَانِ ٣٥
Salınır üstünüze ateşten bir yalın, bir zehir duman, kurtulamazsınız deseniz de el'aman.
Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.
Üzerinize ateşden (dumansız) bir yalınla (kara) bir duman salıverilecek, öyle ki birbirinizi kurtaramayacak, yardımlaşamayacaksınız.
Üzerinize dumansız alev ve bakır eriyiği püskürtülür de bu azaptan sizi kurtaran bulunmaz.