بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَقَدۡ صَبَّحَهُم بُكۡرَةً عَذَابٞ مُّسۡتَقِرّٞ ٣٨

Ve Celâl’im hakkı için bastırıverdi kendilerini bir sabah bir azâbı müstekır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; bir sabah erken, önü alınmaz bir azab geldi başlarına.

– İbni Kesir

Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki onlara bir sabah, (yakalarını) asla bırakmayacak olan bir azâb baskın yapdı.

– Hasan Basri Çantay

Sabah erkenden sürekli bir azaba yakalandılar.

– Seyyid Kutub

فَذُوقُواْ عَذَابِي وَنُذُرِ ٣٩

Tadın bakalım azâbımı ve inzarlarımı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Tadın, işte azabımı ve tehditlerimi.

– İbni Kesir

“Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.

– Diyanet İşleri

«İşte tadın benim azabımı ve tehdîdlerimi (n akıbetini)».

– Hasan Basri Çantay

Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımın sonuçlarını.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ٤٠

Şanım namına Kur'an’ı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp ibret alan var mı?

– İbni Kesir

Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Kur'ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde var mı düşünen?

– Hasan Basri Çantay

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ جَآءَ ءَالَ فِرۡعَوۡنَ ٱلنُّذُرُ ٤١

Şanım hakkı için ali Firavun’a de geldi inzar edici peygamberler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Firavun erkanına da uyarıcılar geldi.

– İbni Kesir

Andolsun, Firavun’un ailesine de uyarıcılar gelmişti.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki Fir'avn haanedanına da tehdîdler gelmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Firavun yanlılarına da uyarılar gelmişti.

– Seyyid Kutub

كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذۡنَٰهُمۡ أَخۡذَ عَزِيزٖ مُّقۡتَدِرٍ ٤٢

Âyetlerimizin hepsini tekzib ettiler biz de onları öyle bir tutuşla alıverdik ki muktedir bir azîze öyle yaraşır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de kendilerini, çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.

– İbni Kesir

Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık.

– Diyanet İşleri

Onlar bizim âyetlerimizin hepsini tekzîb etdiler. Biz de kendilerini çok kuvvetli, kudretli bir yakalayışla yakaladık.

– Hasan Basri Çantay

Fakat bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de güçlü ve üstün iradeli birine yaraşacak bir sertlikle onların yakalarına yapıştık.

– Seyyid Kutub

أَكُفَّارُكُمۡ خَيۡرٞ مِّنۡ أُوْلَٰٓئِكُمۡ أَمۡ لَكُم بَرَآءَةٞ فِي ٱلزُّبُرِ ٤٣

Sizin kâfirleriniz onlardan hayırlı mı? Yoksa sizin için kitablarda bir berâet mi var?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizin kafirleriniz bunlardan daha mı iyidir? Yoksa kitablarda sizin için bir beraat mi vardır?

– İbni Kesir

(Ey Mekkeliler!) Sizin kâfirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir berat mı var?

– Diyanet İşleri

(Ey Kureyş), sizin kâfirleriniz (bütün) bunlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa (semavî) kitablarda sizin için bir berâet mi var?

– Hasan Basri Çantay

Acaba sizin içinizdeki kafirler onlardan daha mı iyidir, yoksa kutsal kitaplarda size ilişkin bir suçsuzluk belgesi mi var?

– Seyyid Kutub

أَمۡ يَقُولُونَ نَحۡنُ جَمِيعٞ مُّنتَصِرٞ ٤٤

Yoksa biz yardımlaşır bir cemiyyetiz mi diyorlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa onlar: Biz, intikam almaya muktedir bir topluluğuz mu diyorlar?

– İbni Kesir

Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar?

– Diyanet İşleri

Yoksa onlar «Biz (peygamberlerden) intikaam olmıya muktedir bir cem'iyyet iz» mi diyorlar?.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa onlar «Biz karşımıza çıkacak herkesi yenen güçlü bir orduyuz» mu diyorlar?

– Seyyid Kutub

سَيُهۡزَمُ ٱلۡجَمۡعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ ٤٥

Her halde o cemiyyet bozulacak ve arkalarını dönüp gidecekler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Topluluk yakında dağıtılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.

– İbni Kesir

O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.

– Diyanet İşleri

Yakında o cem'iyyet bozulacak, onlar arkalarını dönüb kaçacaklardır.

– Hasan Basri Çantay

Yakında orduları bozguna uğratılacak ve geri püskürtüleceklerdir.

– Seyyid Kutub

بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوۡعِدُهُمۡ وَٱلسَّاعَةُ أَدۡهَىٰ وَأَمَرُّ ٤٦

Daha doğrusu onların asıl mev'ıdi saattir ve o saat daha acı ve daha belâ ve bedterdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Daha doğrusu onlara vaadolunan asıl saattir. O saat ne belalı, ne acıdır.

– İbni Kesir

Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.

– Diyanet İşleri

Daha doğrusu onlara va'd olunan asıl (azabın) vakti, o sâatdir. O saat (in azâbı) daha belâlı, daha acıdır.

– Hasan Basri Çantay

Asıl azaba kıyamet günü çarpılacaklardır. Kıyamet günü onlar için daha feci ve daha acıdır.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي ضَلَٰلٖ وَسُعُرٖ ٤٧

Muhakkak ki mücrimler şaşkınlık ve çılgınlıklar içindedirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki suçlular; sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.

– İbni Kesir

Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki günahkârlar (dünyâda) sapıklık ve (âhiretde) çılgın ateşler içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

Suçlular şaşkınlık ve ateş içindedirler.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ يُسۡحَبُونَ فِي ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمۡ ذُوقُواْ مَسَّ سَقَرَ ٤٨

O gün ki yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler tadın ne imiş diye messi Sakar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, yüzleri üstü ateşe sürüldüklerinde: Tadın cehennemin tadını, denir.

– İbni Kesir

Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, “Cehennemin dokunuşunu tadın!” denecek.

– Diyanet İşleri

O gün onlar yüzleri üstü ateşde sürüklenirler. (Onlara) «Tadın cehennemin dokunuşunu» (denilir).

– Hasan Basri Çantay

O gün onlar yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılırlar; «Ateşin vücudunuza değişini tadınız» diye.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu