بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَقَالُوٓاْ أَبَشَرًا مِّنَّا وَٰحِدًا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذًا لَّفِى ضَلَٰلٍ وَسُعُرٍ ٢٤

Şöyle dediler: içimizden bir beşere mi tabi olacağız? Şüphesiz biz o vakit şaşkınlık içinde kalır ateşlere yanarız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz, sapıklık ve delilik etmiş oluruz.

– İbni Kesir

(23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.”

– Diyanet İşleri

«Biz (im cinsimiz) den bir tek insana, ona mı tâbi' olacağız? Bu takdîrde biz muhakkak ki bir sapıklık ve delilik içinde (kalmış oluruz)», dediler.

– Hasan Basri Çantay

Dediler ki: «İçimizden bir insanın peşinden mi gideceğiz? Öyle yaparsak sapıtmış ve kendimizi ateşe atmış oluruz.»

– Seyyid Kutub

أَءُلْقِىَ ٱلذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنۢ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ ٢٥

O zikir aramızdan ona mı bırakıyorlar? Belki o bir şimarık yalancıdır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Zikir, aramızdan ona mı verilmiş? Hayır o, pek yalancı ve şımarığın biridir.

– İbni Kesir

“Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.”

– Diyanet İşleri

«Bizim aramızdan vahy ona mı verildi? Hayır, o, şımarık, aşırı bir yalancıdır».

– Hasan Basri Çantay

Bizler dururken vahiy ona indirildi, öyle mi? Hayır, o şımarık bir yalancıdır!

– Seyyid Kutub

سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ ٱلْكَذَّابُ ٱلْأَشِرُ ٢٦

İleride bilecekler o şimarık yalancı kimdir?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yarın kimin pek yalancı, şımarığın biri olduğunu bileceklerdir.

– İbni Kesir

Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık!

– Diyanet İşleri

Şımarık, aşırı yalancı kimmiş, yarın bilecekler onlar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar yarın kimin şımarık bir yalancı olduğunu öğreneceklerdir.

– Seyyid Kutub

إِنَّا مُرْسِلُواْ ٱلنَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَٱرْتَقِبْهُمْ وَٱصْطَبِرْ ٢٧

İşte biz onlara bir fitne olmak üzere o Nâkayı (o dişi deveyi) salıyoruz. Onun için gözet onları ve sabırlı ol.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten onları, imtihan etmek için dişi deveyi gönderen Biziz. Onları gözetle ve sabret.

– İbni Kesir

(Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.”

– Diyanet İşleri

Hakıykat, biz onlara, bir imtihaan olmak üzere, o dişi deveyi gönderenleriz. «Onları gözetle ve fezalarına) sabret».

– Hasan Basri Çantay

Biz onları sınavdan geçirmek için dişi deveyi göndereceğiz. Sabret de gör bakalım, ne yapacaklar?

– Seyyid Kutub

وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ ٱلْمَآءَ قِسْمَةٌۢ بَيْنَهُمْۖ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ ٢٨

Hem haber ver onlara ki su aralarında nevbetle taksim ve her su alış huzur iledir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara, suyun aralarında taksim olunduğunu da haber ver. Her biri su nöbetinde hazır bulunsun.

– İbni Kesir

“Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.”

– Diyanet İşleri

«Bir de suyun her halde aralarında taksîmli olduğunu kendilerine haber ver. Her su nevbetinde (saahibi) haazır (bulunsun» dedik.)

– Hasan Basri Çantay

Onlara suyun deve ile aralarında bölüştürüldüğünü bildir. Kimin sırası ise gelir, su içer.

– Seyyid Kutub

فَنَادَوْاْ صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ ٢٩

Bunun üzerine sahiblerine bağırdılar o da silâha sarıldı da ayaklarını çırptı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Arkadaşlarını çağırdılar, o da sarılarak onu kesti.

– İbni Kesir

Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti.

– Diyanet İşleri

Binnetîce, arkadaşlarını çağırdılar. O da (kılıca) sarılarak (deveyi) kesdi.

– Hasan Basri Çantay

Ama onlar bir arkadaşlarını çağırdılar. O da kılıcını çekerek hayvanı cansız yere serdi.

– Seyyid Kutub

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ ٣٠

Fakat bak nasıl oldu azâbım ve inzarlarım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte, Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?

– İbni Kesir

Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!

– Diyanet İşleri

İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).

– Hasan Basri Çantay

Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

– Seyyid Kutub

إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَٰحِدَةً فَكَانُواْ كَهَشِيمِ ٱلْمُحْتَظِرِ ٣١

Çünkü biz üzerlerine tek bir sayha salıverdik, ağılcı çırpısı gibi kırılıp döküle kaldılar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Nitekim üzerlerine bir tek çığlık gönderdik de ağılcıların kullandığı kurumuş ot gibi oldular.

– İbni Kesir

Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.

– Diyanet İşleri

Çünkü biz onların üzerine korkunç bir ses gönderdik de hayvan ağılına konan kuru çalı çırpı ve otlar gibi oluverdiler.

– Hasan Basri Çantay

Onların üzerine bir tek çığlık saldık da ağıl bekçisinin biriktirdiği kuru ot yığınlarına dönüştüler.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ٣٢

Şanım namına Kur'an’ı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?

– İbni Kesir

Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Kur'ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde bir düşünen var mı?

– Hasan Basri Çantay

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

– Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۭ بِٱلنُّذُرِ ٣٣

Lûtun kavmi o inzarlara yalan dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Lut kavmi de uyarıları yalanladı.

– İbni Kesir

Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.

– Diyanet İşleri

Lût kavmi (kendilerini azâb ile) korkutan (emir) leri yalan saydılar.

– Hasan Basri Çantay

Lut'un soydaşları da uyarıları yalanlamışlardı.

– Seyyid Kutub

إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٍۖ نَّجَّيْنَٰهُم بِسَحَرٍ ٣٤

Biz gönderdik üzerlerine taşlar yağdıran, yalnız Lûtun ailesini necata çıkardık bir sehar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de üzerlerine taş yağdıran bir rüzgar yolladık. Ancak Lut'un ailesi müstesna. Onları seher vakti kurtardık.

– İbni Kesir

(34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız.

– Diyanet İşleri

Biz onlara taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik (helak etdik). Lûtun ailesi müstesna. Onları bir sehar vakti kurtardık.

– Hasan Basri Çantay

Biz de üzerlerine taşları savuran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut'un taraftarları hariç. Onları sabahleyin erkenden kurtardık.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu