بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

تَجۡرِي بِأَعۡيُنِنَا جَزَآءٗ لِّمَن كَانَ كُفِرَ ١٤

Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu.

– Seyyid Kutub

وَلَقَد تَّرَكۡنَٰهَآ ءَايَةٗ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ١٥

Biz onu bir ibret dersi olarak geride bıraktık. İbret alan yok mu?

– Seyyid Kutub

فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ١٦

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ١٧

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

– Seyyid Kutub

كَذَّبَتۡ عَادٞ فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ١٨

Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar. Ama benim azabım ve uyarmam nasılmış?

– Seyyid Kutub

إِنَّآ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا صَرۡصَرٗا فِي يَوۡمِ نَحۡسٖ مُّسۡتَمِرّٖ ١٩

Baştan başa uğursuz bir günde üzerlerine sert ve dondurucu bir kasırga saldık.

– Seyyid Kutub

تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمۡ أَعۡجَازُ نَخۡلٖ مُّنقَعِرٖ ٢٠

Bu kasırga insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi havaya kaldırıp savuruyordu.

– Seyyid Kutub

فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ ٢١

Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ ٢٢

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

– Seyyid Kutub

كَذَّبَتۡ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ ٢٣

Semudoğulları da uyarıları yalanlamışlardı.

– Seyyid Kutub

فَقَالُوٓاْ أَبَشَرٗا مِّنَّا وَٰحِدٗا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذٗا لَّفِي ضَلَٰلٖ وَسُعُرٍ ٢٤

Dediler ki: «İçimizden bir insanın peşinden mi gideceğiz? Öyle yaparsak sapıtmış ve kendimizi ateşe atmış oluruz.»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu