بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَحَمَلْنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍ وَدُسُرٍ ﴿١٣

Onu ise taşıdık elvahlı ve kenetli bir hamule üzerinde ki akar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu tahtadan yapılmış, mıhla çakılmışa bindirdik.

— İbni Kesir

Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik.

— Diyanet İşleri

Onu (Nuuhu) levhalar ve mıhlarla yapılmış (gemiy) e yükledik,

— Hasan Basri Çantay

Onu çivilerle tutturulmuş tahtalardan yapılan bir gemiye bindirdik.

— Seyyid Kutub

تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءً لِّمَن كَانَ كُفِرَ ﴿١٤

Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredilmiş olana mükafat olmak üzere Bizim gözetimimizle yüzüyordu.

— İbni Kesir

Gemi, inkâr edilen kimseye (Nuh’a) bir mükâfat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu.

— Diyanet İşleri

ki (o gemi; hakkında) nankörlük edilmiş bulunan (o zât) e bir mükâfat olmak üzere, bizim gözlerimiz önünde akıb gidiyordu.

— Hasan Basri Çantay

Mesajı inkar edilen kulumuza ödül olarak bu gemi gözetimimiz altında yüzüyordu.

— Seyyid Kutub

وَلَقَد تَّرَكْنَٰهَآ ءَايَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿١٥

Celâlim Hakkı için bıraktık ta onu bir âyet olarak, fakat düşünen mi var?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki Biz, onu bir ayet olarak bıraktık. Düşünüp ibret alan var mı?

— İbni Kesir

Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan?

— Diyanet İşleri

Andolsun ki biz bunu bir âyet olarak bırakmışızdır. O halde bir düşünüb ibret alan var mı?

— Hasan Basri Çantay

Biz onu bir ibret dersi olarak geride bıraktık. İbret alan yok mu?

— Seyyid Kutub

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ ﴿١٦

Ki nasıl azâbım ve inzarlarım?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?

— İbni Kesir

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)!

— Diyanet İşleri

Ki benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).

— Hasan Basri Çantay

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿١٧

Şanım namına Kur'an’ı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?

— İbni Kesir

Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

— Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Kur'ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde bir düşünen var mı?

— Hasan Basri Çantay

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

— Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ ﴿١٨

Tekzib etti de Âd nasıl oldu azâbım ve inzarlarım?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ad kavmi de tekzib etti. Benim azabım ve tehdidim nasılmış?

— İbni Kesir

Âd kavmi de (Hûd’u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış!

— Diyanet İşleri

Aad (kavmi, peygamberleri Hûd'ü) tekzîb etdi. İşte benim azabım (ve bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).

— Hasan Basri Çantay

Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar. Ama benim azabım ve uyarmam nasılmış?

— Seyyid Kutub

إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِى يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ ﴿١٩

Çünkü salıverdik üzerlerine müstemirr, nühusetli bir günde bir soğuk rüzgâr ki sarsar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nitekim uğursuz günde üzerlerine şiddetli bir rüzgarı devamlı olarak gönderdik.

— İbni Kesir

Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik.

— Diyanet İşleri

Çünkü biz (haklarında) uğursuz (ve uğursuzluğu) sürekli bir günde onların üstüne çok gürültülü fırtına gönderdik.

— Hasan Basri Çantay

Baştan başa uğursuz bir günde üzerlerine sert ve dondurucu bir kasırga saldık.

— Seyyid Kutub

تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ ﴿٢٠

İnsanları kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yolar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi koparıp yere seriyordu.

— İbni Kesir

İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu.

— Diyanet İşleri

(Öyle bir fırtına ki) insanları, sanki onlar köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imiş gibi, ta temelinden kopar (ıb helake uğrat) ıyordu.

— Hasan Basri Çantay

Bu kasırga insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi havaya kaldırıp savuruyordu.

— Seyyid Kutub

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ ﴿٢١

Bak nasılmış azâbım ve inzarlarım?

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?

— İbni Kesir

Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!

— Diyanet İşleri

İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş(düşünün).

— Hasan Basri Çantay

Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿٢٢

Şanım namına Kur'an’ı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Kur'an'ı, düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?

— İbni Kesir

Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

— Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Kur'ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde var mı bir düşünen?

— Hasan Basri Çantay

Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?

— Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ ﴿٢٣

Semûd o inzarları tekzib ettiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Semud kavmi de uyarıları yalanladı.

— İbni Kesir

(23-24) Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.”

— Diyanet İşleri

Semud (kavmi, kendilerini azâb ile) korkutan (emir) leri yalan saydı (lar) da,

— Hasan Basri Çantay

Semudoğulları da uyarıları yalanlamışlardı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR