بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔواْ بِمَا عَمِلُواْ وَيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ بِٱلۡحُسۡنَى ٣١

Hem bütün göklerdeki ve yerdeki hep Allah’ındır akıbet kötülük yapanları yaptıklarıyle cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandıracak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde olan da, yerde olan da Allah'ındır. Kötülük edenlere yaptıklarının karşılığını vermesi, ihsan edenleri de daha güzeliyle mükafatlandırması içindir.

– İbni Kesir

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması için (böyle)dir.

– Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa Allahındır. (Bunların yaratılması ve nizaama getirilmesi ise Allahın) kötülük edenleri, yapdıklarına mukaabil cezalandırılması, güzel hareket edenleri de daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

– Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsi Allah'a aittir. Amaç kötülük işleyenlere kötülüklerinin ve iyilik yapanlara da iyiliklerinin karşılığını vermektir.

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلۡمَغۡفِرَةِۚ هُوَ أَعۡلَمُ بِكُمۡ إِذۡ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَإِذۡ أَنتُمۡ أَجِنَّةٞ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡۖ فَلَا تُزَكُّوٓاْ أَنفُسَكُمۡۖ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ ٣٢

Onlar ki günahın büyüklerinden: vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusur başka, şüphesiz ki Rabbın geniş mağfiretlidir, hem sizin her hallerinize alemdir, sizi Arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın odur en bilen müttaki olanı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; ufak-tefek kusurları dışında günahın büyüklerinden ve hayasızlıktan kaçınırlar. Muhakkak ki Rabbın; mağfireti geniş olandır. Sizi, daha topraktan yarattığı zaman ve henüz analarınızın karınlarında cenin halinde iken sizi en iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O; takva sahibi olanları da en iyi bilendir.

– İbni Kesir

Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.

– Diyanet İşleri

(O güzel hareket edenler), ufak ufak suçlar (ı) haaric olmak üzere, günâhın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlardır. Şübhesiz ki Rabbin, mağfireti bol olandır. O, sizi daha toprakdan yaratdığı zaman ve siz henüz analarınızın karınlarında döller haalinde olduğunuz sırada siz (in ne olduğunuzu) çok iyi bilendir. Bunun için kendinizi (beğenib) temize çıkarmayın. O, (fenâlıkdan) sakınan kimdir, çok iyi bilendir.

– Hasan Basri Çantay

İyilik işleyenler büyük günahlardan ve çirkin davranışlardan uzak dururlar. Sadece küçük kusurları olabilir. Senin Rabb'inin bağışlayıcılığı geniş kapsamlıdır. O sizi gerek ilk başta topraktan yaratırken ve gerekse annelerinizin karınlarında cenin aşamasındayken bilir. Öyleyse kendinizi temize çıkarmayınız. Çünkü o kimin kötülüklerden sakındığını herkesten iyi bilir.

– Seyyid Kutub

أَفَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي تَوَلَّىٰ ٣٣

Şimdi gördün a o çevrileni.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gördün mü o yüz çevireni;

– İbni Kesir

(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?

– Diyanet İşleri

(33-34) Şimdi (îmandan) dönen, (malından) biraz (ını) verib de gerisini sert kaya gibi elinde tutan adamı gördün mü?

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, görüyor musun, şu gerçeğe sırt çevireni?

– Seyyid Kutub

وَأَعۡطَىٰ قَلِيلٗا وَأَكۡدَىٰٓ ٣٤

Ve biraz verip de dayatıvereni.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biraz verip sonra vermemekte direneni.

– İbni Kesir

(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?

– Diyanet İşleri

(33-34) Şimdi (îmandan) dönen, (malından) biraz (ını) verib de gerisini sert kaya gibi elinde tutan adamı gördün mü?

– Hasan Basri Çantay

Önce biraz verip de arkasını getirmeyeni.

– Seyyid Kutub

أَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡغَيۡبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ ٣٥

Gayb ilmi yanında da artık görüyor mu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gaybın bilgisi onun yanındadır da kendisi mi görüyor?

– İbni Kesir

Gayb’ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor?

– Diyanet İşleri

Gaybın ilmi onun nezdindedir de kendisi mi görüyor?!

– Hasan Basri Çantay

Acaba gaybın bilgisine sahiptir de o alemin sırlarını mı görüyor?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَمۡ يُنَبَّأۡ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ ٣٦

Yoksa haber mi verilmedi Musâ’nın suhufundaki.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa kendisine bildirilmedi mi Musa'nın sahifelerinde olanlar?

– İbni Kesir

(36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?

– Diyanet İşleri

(36-37) Yoksa Musânın ve (Allahdan aldığı emri) vazifesini tastamam îfâ eden İbrâhîmin sahîfelerinde olan (şun) lardan haberdâr mı edilmedi? :

– Hasan Basri Çantay

Yoksa Musa'ya indirilen kutsal sayfaların içeriğinden haberi olmadı mı?

– Seyyid Kutub

وَإِبۡرَٰهِيمَ ٱلَّذِي وَفَّىٰٓ ٣٧

Ve çok vefakâr olan İbrahim’inkindeki.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve sözünü yerine getiren İbrahim'inkinde de.

– İbni Kesir

(36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?

– Diyanet İşleri

(36-37) Yoksa Musânın ve (Allahdan aldığı emri) vazifesini tastamam îfâ eden Ibrâhîmin sahîfelerinde olan (şun) lardan haberdâr mı edilmedi? :

– Hasan Basri Çantay

Ve görevini titizlikle yerine getiren İbrahim'e inmiş olan kutsal sayfaların içeriğinden haberdar olmadı mı?

– Seyyid Kutub

أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰ ٣٨

Ki doğrusu bir vizir çeken başkasının vizrini çekecek değil.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez.

– İbni Kesir

Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez.

– Diyanet İşleri

Hakıykaten hiçbir günahkâr diğerinin günâh yükünü çekmez.

– Hasan Basri Çantay

Ki, hiç kimse başkasının günah yükünü taşımaz.

– Seyyid Kutub

وَأَن لَّيۡسَ لِلۡإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ ٣٩

Doğrusu insanın sa'yinden başkası kendinin değil.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten insan için, çalıştığından başkası yoktur.

– İbni Kesir

İnsan için ancak çalıştığı vardır.

– Diyanet İşleri

Hakıykaten insan için kendi çalışdığından başkası yokdur.

– Hasan Basri Çantay

İnsan ancak kendi çalışmasının karşılığını elde edebilir.

– Seyyid Kutub

وَأَنَّ سَعۡيَهُۥ سَوۡفَ يُرَىٰ ٤٠

Ve elbette sa'yi yarın görülecek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onun çalışması ilerde görülecektir.

– İbni Kesir

Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.

– Diyanet İşleri

Hakıykaten çalışdığı ileride (kıyamet gününde mizanından) görülecek,

– Hasan Basri Çantay

Onun çalışması, ilerde kesinlikle gözler önüne serilecektir.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ يُجۡزَىٰهُ ٱلۡجَزَآءَ ٱلۡأَوۡفَىٰ ٤١

Sonra ona en değerli mükâfat verilecek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

– İbni Kesir

Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.

– Diyanet İşleri

Sonra buna en kâmil mükâfat verilecekdir.

– Hasan Basri Çantay

Sonra çalışmasının karşılığı kendisine eksiksiz olarak verilecektir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu