بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ ﴿١٤

En uçtaki ağacın (Sidretü'l-Münteha'nın) yanında.

— Seyyid Kutub

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ ﴿١٥

Yanıbaşında me'va cenneti vardı.

— Seyyid Kutub

إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ ﴿١٦

O sırada ağacı yaman bir şey bürümüştü.

— Seyyid Kutub

مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ ﴿١٧

Muhammed'in gözü ne yana kaydı ve ne de öteye geçti

— Seyyid Kutub

لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ ﴿١٨

O gerçekten Rabb'inin bazı büyük ayetlerini gördü.

— Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ ﴿١٩

Lât ve Uzza hakkındaki görüşünüz nedir?

— Seyyid Kutub

وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ ﴿٢٠

Ya bunların öbürü, üçüncüsü olan Menat hakkında ne düşünüyorsunuz?

— Seyyid Kutub

أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ ﴿٢١

Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın, öyle mi?

— Seyyid Kutub

تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰٓ ﴿٢٢

Öyleyse bu haksız bir bölüştürmedir.

— Seyyid Kutub

إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ ﴿٢٣

Aslında bunlar sizin ve atalarınızın uydurduğu kuru isimlerdir. Allah, onlara ilişkin hiçbir kanıt indirmemiştir. Onlar sadece sanılarının ve canlarının istediğinin peşinden gidiyorlar. Oysa onlara Rabbleri katından doğru yola ilişkin bilgi geldi.

— Seyyid Kutub

أَمْ لِلْإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ ﴿٢٤

Yoksa insanın her hayal ettiği şey gerçekleşir mi sanıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

AYARLAR