بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ ﴿١٤

Sidret'ül-Münteha'nın yanında.

— İbni Kesir

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ ﴿١٥

Ki Cennet'ül-Me'va da onun yanındadır.

— İbni Kesir

إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ ﴿١٦

O zaman Sidre'yi bürümekte olan bürüyordu.

— İbni Kesir

مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ ﴿١٧

Göz, ne şaştı ne aştı.

— İbni Kesir

لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ ﴿١٨

Andolsun ki; Rabbının, ayetlerinden en büyüğünü gördü.

— İbni Kesir

أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ ﴿١٩

Gördünüz mü Lat ve Uzza'yı?

— İbni Kesir

وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ ﴿٢٠

Üçüncüsü olan diğer Menat'ı?

— İbni Kesir

أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ ﴿٢١

Demek erkekler sizin, dişiler O'nun mu?

— İbni Kesir

تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰٓ ﴿٢٢

Öyleyse bu, insafsız bir paylaşma.

— İbni Kesir

إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ ﴿٢٣

Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onlara hiç bir güç indirmemiştir. Onlar kuruntudan ve nefislerin arzu ettiği hevadan başkasına uymuyorlar. Halbuki kendilerine Rabblarından hidayet gelmiştir.

— İbni Kesir

أَمْ لِلْإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ ﴿٢٤

Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır?

— İbni Kesir

AYARLAR