بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًاۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ هُمُ ٱلْمَكِيدُونَ ﴿٤٢

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler kendileri otuzağa düşeceklerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar küfredenlerdir.

— İbni Kesir

Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkâr edenler tuzağa düşecek olanlardır.

— Diyanet İşleri

Yoksa (sana) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler (kurduklara o) tuzağa kendileri düşüb mağlub olmuşlardır (olacaklardır).

— Hasan Basri Çantay

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin kendileridir.

— Seyyid Kutub

أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٤٣

Yoksa onların Allah’dan başka bir ilâhları mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir.

— İbni Kesir

Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

— Diyanet İşleri

Yahud onların Allahdan başka bir Tanrıları mı var? Allah onların katmakda oldukları ortaklardan münezzehdir.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah'ın şanı onların ortak koştuklarından yücedir.

— Seyyid Kutub

وَإِن يَرَوْاْ كِسْفًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ سَاقِطًا يَقُولُواْ سَحَابٌ مَّرْكُومٌ ﴿٤٤

Hem onlar Semâdan bir kıt'ayı düşerken görseler, teraküm etmiş bir bulut diyecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: Birbiri üstüne yığılmış buluttur, derler.

— İbni Kesir

Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler.

— Diyanet İşleri

Eğer gökden bir parça düşer görseler «(Bu), derler, birbiri üstüne yığılmış bir bulutdur».

— Hasan Basri Çantay

Gökten bir parçanın düştüğünü görsek «Üst üste yığılmış bulutlardır» derler.

— Seyyid Kutub

فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى فِيهِ يُصْعَقُونَ ﴿٤٥

O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.

— İbni Kesir

Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.

— Diyanet İşleri

Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak.

— Hasan Basri Çantay

Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ لَا يُغْنِى عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ ﴿٤٦

O gün ki hiç bir tedbirlerinin kendilerine zerrece faidesi olmıyacaktır ve hiç bir suretle kurtarılmıyacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da görmezler.

— İbni Kesir

O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.

— Diyanet İşleri

O gün tuzakları hiçbir şeyle kendilerine fâide vermeyecek, onlara yardım da edilmeyecekdir.

— Hasan Basri Çantay

O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٧

O zulmedenlere ondan beride de bir azâb vardır velâkin pek çokları bilmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o zulmedenlere; bundan başka da azab vardır. Ne var ki onların çoğu bilmezler.

— İbni Kesir

Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler.

— Diyanet İşleri

Muhakkak ki o zulmedenlere bundan evvel de bir azâb var. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

— Hasan Basri Çantay

Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.

— Seyyid Kutub

وَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَاۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ ﴿٤٨

Hem Rabbi’nin hükmüne sabret çünkü sen bizim nezaretimiz altındasın, kalktığın sırada Rabbi’ne hamd ile tesbih eyle, geceden de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbının hükmüne sabret. Şüphesiz sen, Bizim gözetimimiz altındasın. Kalkacağın zaman da Rabbını hamd ile tesbih et.

— İbni Kesir

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et.

— Diyanet İşleri

Sen Rabbinin hükmüne (rızaa ile) sabret. Çünkü muhakkak sen bizim gözlerimiz (önün) desin. Kalkacağın zaman da Rabbine hamd ile tesbîh (ve tenzîh) et.

— Hasan Basri Çantay

Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen, gözlerimizin önündesin, kalktığın zaman Rabbini övgü ile an.

— Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَٰرَ ٱلنُّجُومِ ﴿٤٩

Tesbih et ona hem de nücumun idbarı sıra.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da tesbih et.

— İbni Kesir

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et.

— Diyanet İşleri

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra dahi tesbîh et.

— Hasan Basri Çantay

Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da Allah ı tesbih et.

— Seyyid Kutub

AYARLAR