بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَمۡ خُلِقُواْ مِنۡ غَيۡرِ شَيۡءٍ أَمۡ هُمُ ٱلۡخَٰلِقُونَ ٣٥

Yoksa kendileri hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?

– İbni Kesir

Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

– Diyanet İşleri

Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratdılar? Yahud (kendilerinin) yaratıcıları kendileri midir?!

– Hasan Basri Çantay

Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar kendileri midir?

– Seyyid Kutub

أَمۡ خَلَقُواْ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ ٣٦

Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.

– İbni Kesir

Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.

– Diyanet İşleri

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratdılar? Hayır, onlar (Allahın birliğini, kudretini) iyi bilmiyorlar.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp te inanmazlar.

– Seyyid Kutub

أَمۡ عِندَهُمۡ خَزَآئِنُ رَبِّكَ أَمۡ هُمُ ٱلۡمُصَۜيۡطِرُونَ ٣٧

Yoksa Rabbi’nin hazîneleri onların yanında mı? yoksa onlar mı istiylâ etmişler?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya işe hakim olanlar onlar mıdır?

– İbni Kesir

Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?

– Diyanet İşleri

Yahud Rabbinin hazîneleri onların yanında mı? Veya onlar (eşyâyi diledikleri gibi tedbîre) haakim ve gaalib kimseler mi?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da herşeye hakim olan kendileri midir?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَهُمۡ سُلَّمٞ يَسۡتَمِعُونَ فِيهِۖ فَلۡيَأۡتِ مُسۡتَمِعُهُم بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ ٣٨

Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da ondan dinliyorlar mı? Öyle ise dinleyicileri beyan edecek bir bürhan getirsin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, üzerine çıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsinler.

– İbni Kesir

Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!

– Diyanet İşleri

Yoksa onlara haas bir merdiven vardır da onun üstünden mi dinliyorlar Öyleyse dinleyicileri açık bir bürhan getirsin (ler)!

– Hasan Basri Çantay

Yoksa onlar, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَهُ ٱلۡبَنَٰتُ وَلَكُمُ ٱلۡبَنُونَ ٣٩

Yoksa kızlar ona oğullar size öyle mi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, kızlar O'nundur da, oğullar sizin öyle mi?

– İbni Kesir

Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi?

– Diyanet İşleri

Yahud kızlar Onun, oğullar sizin mi?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa kızlar Allah'a, oğullar size mi?

– Seyyid Kutub

أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ أَجۡرٗا فَهُم مِّن مَّغۡرَمٖ مُّثۡقَلُونَ ٤٠

Yoksa kendilerinden bir ücret istiyorsun da cereme vermekten ezilmekteler mi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, sen, kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

– İbni Kesir

Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır?

– Diyanet İşleri

Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar (bundan mütevellid) borcdan dolayı ağır bir yük altına mı girmişlerdir?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

– Seyyid Kutub

أَمۡ عِندَهُمُ ٱلۡغَيۡبُ فَهُمۡ يَكۡتُبُونَ ٤١

Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?

– İbni Kesir

Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?

– Diyanet İşleri

Yahud gayb (ın ilmi) kendilerinin yanındadır da (bunu) onlar mı yazıyorlar?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa gayb kendilerinin yanındadır da kendileri mi istediklerini yapıyorlar?

– Seyyid Kutub

أَمۡ يُرِيدُونَ كَيۡدٗاۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ هُمُ ٱلۡمَكِيدُونَ ٤٢

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler kendileri otuzağa düşeceklerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar küfredenlerdir.

– İbni Kesir

Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkâr edenler tuzağa düşecek olanlardır.

– Diyanet İşleri

Yoksa (sana) bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenler (kurduklara o) tuzağa kendileri düşüb mağlub olmuşlardır (olacaklardır).

– Hasan Basri Çantay

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin kendileridir.

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَهُمۡ إِلَٰهٌ غَيۡرُ ٱللَّهِۚ سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشۡرِكُونَ ٤٣

Yoksa onların Allah’dan başka bir ilâhları mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah; onların koşmakta oldukları ortaklardan münezzehtir.

– İbni Kesir

Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

– Diyanet İşleri

Yahud onların Allahdan başka bir Tanrıları mı var? Allah onların katmakda oldukları ortaklardan münezzehdir.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah'ın şanı onların ortak koştuklarından yücedir.

– Seyyid Kutub

وَإِن يَرَوۡاْ كِسۡفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ سَاقِطٗا يَقُولُواْ سَحَابٞ مَّرۡكُومٞ ٤٤

Hem onlar Semâdan bir kıt'ayı düşerken görseler, teraküm etmiş bir bulut diyecekler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler: Birbiri üstüne yığılmış buluttur, derler.

– İbni Kesir

Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler.

– Diyanet İşleri

Eğer gökden bir parça düşer görseler «(Bu), derler, birbiri üstüne yığılmış bir bulutdur».

– Hasan Basri Çantay

Gökten bir parçanın düştüğünü görsek «Üst üste yığılmış bulutlardır» derler.

– Seyyid Kutub

فَذَرۡهُمۡ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي فِيهِ يُصۡعَقُونَ ٤٥

O halde bırak onları ta o çarpılacakları günlerine kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.

– İbni Kesir

Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.

– Diyanet İşleri

Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak.

– Hasan Basri Çantay

Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu