بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٥٥

Onunla beraber vaaz-u nasıhate devam et, çünkü vaaz, mü'minlere fayda verir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir.

– İbni Kesir

Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.

– Diyanet İşleri

Sen (sâde Kur'an ile) va'z et. Çünkü şübhesiz öğüt mü'minlere fâide verir.

– Hasan Basri Çantay

Ancak yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak, mü'minlere fayda verir.

– Seyyid Kutub

وَمَا خَلَقۡتُ ٱلۡجِنَّ وَٱلۡإِنسَ إِلَّا لِيَعۡبُدُونِ ٥٦

Ve ben, Cinn-ü İnsi ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, cinnleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.

– İbni Kesir

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

– Diyanet İşleri

Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmete değil) ancak bana kulluk etsinler diye yaratdım.

– Hasan Basri Çantay

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

– Seyyid Kutub

مَآ أُرِيدُ مِنۡهُم مِّن رِّزۡقٖ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطۡعِمُونِ ٥٧

Ben onlardan bir rızk istemiyorum, bana yemek yedirmelerini de istemiyorum.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.

– İbni Kesir

Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.

– Diyanet İşleri

Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Bana (yemek) yedirmelerini de istemiyorum!

– Hasan Basri Çantay

Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum.

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلۡقُوَّةِ ٱلۡمَتِينُ ٥٨

Şüphe yok ki Allah, rezzak, kuvvet sahibi metîn o.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki rızıklandıran, güç ve kuvvet sahibi olan Allah'tır.

– İbni Kesir

Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz rızkı veren, O pek çetin kuvvet saahibi Allahın kendisidir.

– Hasan Basri Çantay

Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.

– Seyyid Kutub

فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذَنُوبٗا مِّثۡلَ ذَنُوبِ أَصۡحَٰبِهِمۡ فَلَا يَسۡتَعۡجِلُونِ ٥٩

Onun için muhakkak ki o zulm edenlere arkadaşlarının payı gibi dolgun bir pay vardır, şimdi onu acele etmesinler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki zulmedenlerin, arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır. Acele etmesinler.

– İbni Kesir

Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.

– Diyanet İşleri

Artık muhakkak ki o zulmedenler için (geçmiş) arkadaşlarının (azâb) hissesi gibi bir nasıyb (-i hüsran) vardır. Şimdi (onu) acele istemesinler.

– Hasan Basri Çantay

Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmiş arkadaşlarının payı gibi bir azab payı vardır. Acele etmesinler.

– Seyyid Kutub

فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن يَوۡمِهِمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٦٠

Artık o vaadolundukları günlerinden vay o küfredenlere!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine vaadedilen günlerinden dolayı vay kafirlere.

– İbni Kesir

Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline!

– Diyanet İşleri

İşte kendilerine va'd (ve tehdîd) edilegelen günlerinden (dolayı) vay o küfredenlere!

– Hasan Basri Çantay

Söz verilen günün azabından vay o kafirlerin haline!

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu