بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

مَا تَذَرُ مِن شَيۡءٍ أَتَتۡ عَلَيۡهِ إِلَّا جَعَلَتۡهُ كَٱلرَّمِيمِ ٤٢

Uğradığı bir şeyi bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İsabet ettiği şeyi bırakmayıp toza çeviriyordu.

– İbni Kesir

Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.

– Diyanet İşleri

(Öyle bir rüzgâr ki) her uğradığı şey'i (yerinde) bırakmıyor, mutlakaa onu kül gibi savuruyordu.

– Hasan Basri Çantay

Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

– Seyyid Kutub

وَفِي ثَمُودَ إِذۡ قِيلَ لَهُمۡ تَمَتَّعُواْ حَتَّىٰ حِينٖ ٤٣

Bir de Semud’da: ki onlara bir zamana kadar istifade edin denilmişti de.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Semud'da da. Hani onlara: Bir süreye kadar yararlanın, demişti.

– İbni Kesir

Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti.

– Diyanet İşleri

Semud (kavminin ilhâkin) de de (bir ibret vardır). Hani onlara «Bir zamana kadar fâidelene durun» denilmişdi de,

– Hasan Basri Çantay

Semud kavminin başına gelende de ibretler vardır: Onlara, «Bir süreye kadar zevklenin» denmişti.

– Seyyid Kutub

فَعَتَوۡاْ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمۡ يَنظُرُونَ ٤٤

Rableri’nin emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ise Rabblarının emrine başkaldırmışlardı, buyruğundan çıkmışlardı. Bunun üzerine kendilerini göz göre göre yıldırım çarpmıştı.

– İbni Kesir

Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.

– Diyanet İşleri

Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. (Bu yüzden) kendilerine de göre göre, onları yıldırım tutuvermişdi.

– Hasan Basri Çantay

Rab'lerinin buyruğuna baş kaldırdılar, bu yüzden bakıp dururlarken onları yıldırım yakaladı.

– Seyyid Kutub

فَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ مِن قِيَامٖ وَمَا كَانُواْ مُنتَصِرِينَ ٤٥

O vakti bir kalkınmaya da güç yetiremediler, bir yardım da görmediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım da görmemişlerdi.

– İbni Kesir

Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler.

– Diyanet İşleri

İşte (bu sebeble) ayakda durmıya güç yetiremediler, yardım edenleri de olmadı.

– Hasan Basri Çantay

Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.

– Seyyid Kutub

وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ ٤٦

Daha evvel de Nûh kavmini, çünkü hep onlar yoldan çıkmış fâsık birer kavim idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Daha önce de Nuh kavmini. Zira onlar gerçekten fasıklar güruhu idiler.

– İbni Kesir

Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.

– Diyanet İşleri

Daha evvel de Nuuh kavmini (helak etdik). Çünkü onlar (küfr-ü ısyanlarıyle doğrulukdan) çıkmış fâsık kavmdi.

– Hasan Basri Çantay

Daha önce de Nuh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler.

– Seyyid Kutub

وَٱلسَّمَآءَ بَنَيۡنَٰهَا بِأَيۡيْدٖ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ ٤٧

Bir de Semâ’ya bakın biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki biz çok vüs'a malikiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Göğü gücümüzle Biz kurduk. Ve muhakkak ki Biz, genişleticiyiz.

– İbni Kesir

Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.

– Diyanet İşleri

Biz göğü kuvvetle bina etdik. Çünkü biz muhakkak ve mutlak bir (vüs'at ve) kudrete mâlikizdir.

– Hasan Basri Çantay

Göğü gücümüzle biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.

– Seyyid Kutub

وَٱلۡأَرۡضَ فَرَشۡنَٰهَا فَنِعۡمَ ٱلۡمَٰهِدُونَ ٤٨

Arzı da döşedik, bakınız biz ne güzel döşeriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yeryüzünü Biz, döşedik. Ne güzel döşeyicileriz.

– İbni Kesir

Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.

– Diyanet İşleri

Yeri de biz döşedik. (Bak biz) ne güzel döşeyiciler (iz)!

– Hasan Basri Çantay

Yeri biz döşedik biz ne güzel döşeyiciyiz.

– Seyyid Kutub

وَمِن كُلِّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَا زَوۡجَيۡنِ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ ٤٩

Hem her şeyden iki çift yarattık ki düşünesiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve her şeyden çift çift yarattık ki ibret alasınız.

– İbni Kesir

Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

– Diyanet İşleri

Her şeyden de iki çift yaratdık, olur ki inceden inceye düşünürsünüz diye.

– Hasan Basri Çantay

Her şeyden çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız.

– Seyyid Kutub

فَفِرُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ ٥٠

O halde hemen Allah’a kaçın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse Allah'a koşun. Doğrusu ben; size, O'ndan apaçık bir uyarıcıyım.

– İbni Kesir

O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

– Diyanet İşleri

O halde (Habîbim, de ki:) «Hepiniz Allaha kaçın. Hakıykat, ben sizi On (un azabın) dan açıkça korkutan (bir peygamber) im».

– Hasan Basri Çantay

O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, sizi O'ndan açık bir şekilde korkutuyorum.

– Seyyid Kutub

وَلَا تَجۡعَلُواْ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ ٥١

Ve Allah’la beraber başka bir Tanrı uydurmayın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah ile birlikte başka bir tanrı edinmeyin. Doğrusu ben; size, O'ndan apaçık bir uyarıcıyım.

– İbni Kesir

Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

– Diyanet İşleri

«Allahın yanına diğer bir Tanrı daha katmayın. Hakıykat, ben sizi (Allahın azabından) apâşikâr korkutan (bir peygamber) im».

– Hasan Basri Çantay

Allah ile beraber başka tanrılar uydurmuyorum. Ben size O'nun tarafından görevlendirilmiş apaçık bir uyarıcıyım.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُواْ سَاحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٌ ٥٢

Böyle, bunlardan evvelkiler bir Resul gelince behemehal ya sahir dediler ya mecnun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde sadece; büyücüdür veya delidir, dediler.

– İbni Kesir

İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.

– Diyanet İşleri

Onlardan evvelkilere de herhangi bir peygamber gelmedi ki (onun hakkında da) mutlakaa böylece sihirbaz, yahud mecnun dediler.

– Hasan Basri Çantay

İşte böyle, onlardan önce de ne kadar elçi geldiyse mutlaka: «Büyücü veya cinlenmiş» dediler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu