بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِذۡ يَتَلَقَّى ٱلۡمُتَلَقِّيَانِ عَنِ ٱلۡيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ قَعِيدٞ ١٧

İki zabit memuru zabıt tutarlarken: biri sağdan oturmuş biri soldan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sağında ve solunda onunla beraber oturup amellerini tesbit eden iki de tesbit edici vardır.

– İbni Kesir

Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.

– Diyanet İşleri

Hatırla ki (insanın) hem sağında, hem solunda oturan, onun amellerini tesbît etmekde olan iki de (melek) vardır.

– Hasan Basri Çantay

Çünkü onun sağında ve solunda oturan, her davranışı yakalayıp tesbit eden iki melek vardır.

– Seyyid Kutub

مَّا يَلۡفِظُ مِن قَوۡلٍ إِلَّا لَدَيۡهِ رَقِيبٌ عَتِيدٞ ١٨

Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, bir söz atmaya dursun; mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.

– İbni Kesir

İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.

– Diyanet İşleri

O, bir söz atmaya dursun, mutlak yanında haazır bir gözcü vardır.

– Hasan Basri Çantay

İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetliyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.

– Seyyid Kutub

وَجَآءَتۡ سَكۡرَةُ ٱلۡمَوۡتِ بِٱلۡحَقِّۖ ذَٰلِكَ مَا كُنتَ مِنۡهُ تَحِيدُ ١٩

Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte: işte diye: o senin kaçıp durduğun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte bu; senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir.

– İbni Kesir

Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir.

– Diyanet İşleri

(Bir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelmiş. «İşte bu, senin kaçıb durduğun şey» (denilmiş) dir.

– Hasan Basri Çantay

Ölüm sarhoşluğu bir gün Hakk'ı getirir de «İşte ey insan bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir» denir.

– Seyyid Kutub

وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِۚ ذَٰلِكَ يَوۡمُ ٱلۡوَعِيدِ ٢٠

Ve Sur üfürüldükte: ki işte o vaîd günüdür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sur'a üfürülmüştür. İşte bu; geleceği vaadedilen gündür.

– İbni Kesir

(İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür.

– Diyanet İşleri

Suur'a da üfürülmüşdür. İşte bu, tehdîdin (tehakkuk etmiş) günüdür.

– Hasan Basri Çantay

Sur'a üfürülür. İşte bu geleceği söz verilen gündür.

– Seyyid Kutub

وَجَآءَتۡ كُلُّ نَفۡسٖ مَّعَهَا سَآئِقٞ وَشَهِيدٞ ٢١

Ve her nefis gelmiştir: beraberinde bir sevk memuru ve bir şâhid vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Her nefis, yanında bir sürücü ve şahidle gelir.

– İbni Kesir

Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir.

– Diyanet İşleri

(O gün) herkes, beraberinde sürücü ve şâhid (iki melek) bulunduğu halde, (mahşere) gelmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Her can, yanında bir sürücü ve bir şahidle gelir.

– Seyyid Kutub

لَّقَدۡ كُنتَ فِي غَفۡلَةٖ مِّنۡ هَٰذَا فَكَشَفۡنَا عَنكَ غِطَآءَكَ فَبَصَرُكَ ٱلۡيَوۡمَ حَدِيدٞ ٢٢

Celâlim Hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin: şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sen, bundan gaflette idin. İşte senin perdeni kaldırdık. Bugün artık görüşün keskindir.

– İbni Kesir

(Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir” (denir.)

– Diyanet İşleri

Andolsun ki sen (dünyâda) bundan gafletde idin. İşte senden perdeni kaldırıb açdık. Bugün gözün (ne kadar) keskindir!

– Hasan Basri Çantay

Ona: «Andolsun ki, sen, bundan gafilsin; işte senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık görüşün keskindir» denir.

– Seyyid Kutub

وَقَالَ قَرِينُهُۥ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ ٢٣

Ve karîni demiştir: işte bu yanımdaki hâzır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ona yakın olan dedi ki: İşte yanımda hazır olan şey.

– İbni Kesir

Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.”

– Diyanet İşleri

Onun yoldaşı olan (melek) dedi (der) ki: «İşte yanımda (yazılı) olan şey karşındadır».

– Hasan Basri Çantay

Yanındaki arkadaşı: «İşte yanımdaki hazır» dedi.

– Seyyid Kutub

أَلۡقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٖ ٢٤

(Buyurulur:) atın atın cehenneme her nankör anud, hayra engel, haşarı işkilci kâfiri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz ikiniz, atın cehenneme; her inatçı kafiri;

– İbni Kesir

(24-25) (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!”

– Diyanet İşleri

(24-25) (Ey iki melek, hakka karşı) alabildiğine inâdeden, hayra bütün hızıyle engel olan, zaalim, şübheci her nankörü atın cehenneme!

– Hasan Basri Çantay

Allah: «Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü.»

– Seyyid Kutub

مَّنَّاعٖ لِّلۡخَيۡرِ مُعۡتَدٖ مُّرِيبٍ ٢٥

(Buyurulur:) atın atın cehenneme her nankör anud, hayra engel, haşarı işkilci kâfiri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayra bütün hızıyla engel olan azgın şüpheciyi.

– İbni Kesir

(24-25) (Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!”

– Diyanet İşleri

(24-25) (Ey iki melek, hakka karşı) alabildiğine inâdeden, hayra bütün hızıyle engel olan, zaalim, şübheci her nankörü atın cehenneme!

– Hasan Basri Çantay

Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi.

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِي جَعَلَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَأَلۡقِيَاهُ فِي ٱلۡعَذَابِ ٱلشَّدِيدِ ٢٦

Ki Allah’ın yanında başka ilâh tutmuştur, haydin ikiniz bir atın onu o şiddetli azâb içine.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki o; Allah'tan başka bir ilah edinmiştir. Haydi siz ikiniz, onu en şiddetli azabın içine atın.

– İbni Kesir

“Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!”

– Diyanet İşleri

Ki o, Allah ile beraber diğer bir Tanrı daha edinendir. Haydi ikiniz birden onu en çetin azabın içine atın.

– Hasan Basri Çantay

O ki Allah ile beraber başka tanrılar edindi, bundan dolayı onu çetin bir azaba atın.

– Seyyid Kutub

۞ قَالَ قَرِينُهُۥ رَبَّنَا مَآ أَطۡغَيۡتُهُۥ وَلَٰكِن كَانَ فِي ضَلَٰلِۭ بَعِيدٖ ٢٧

Arkadaşı der: ya Rabbenâ onu ben azdırmadım velâkin kendisi uzak bir dalâl içinde idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onun yakın dostu dedi ki: Rabbımız; onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklıktaydı.

– İbni Kesir

Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.”

– Diyanet İşleri

Arkadaşı (olan şeytan) «Ey Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Fakat o, (zâten hakdan) uzak bir sapıklık içinde idi» dedi (ler),

– Hasan Basri Çantay

Yanındaki arkadaşı dedi ki: «Rabb'imiz, ben onu azdırmadım, zaten o kendisi derin bir sapıklık içinde idi.»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu