بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَٰنُ لُوطٍ ﴿١٣

Ve Âd ve Firavn ve ıhvanı Lût ve ashabı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ad, Firavun kavmi ve Lut'un kardeşleri de.

— İbni Kesir

(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.

— Diyanet İşleri

Aad, Fir'avn ile Lûtun ihvaanı,

— Hasan Basri Çantay

Ad, Firavun ve Lut'un kardeşleri de.

— Seyyid Kutub

وَأَصْحَٰبُ ٱلْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۚ كُلٌّ كَذَّبَ ٱلرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ ﴿١٤

Eyke ve tübbe'in kavmi, her biri gönderilen peygamberleri tekzib etti de hakk oldu vaîd.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eyke'liler ve Tübba kavmi de. Bunların her biri peygamberlerini yalanlamışlardı da tehdidim üzerlerine hak olmuştu.

— İbni Kesir

(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.

— Diyanet İşleri

Eyke yârânı ve Tübba' kavmi dahi (tekzîb etdiler. Evet, bunların) her biri (gönderilen) peygamberleri tekzîb etdiler de benim tehdidim (onlara) hak oldu.

— Hasan Basri Çantay

Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Bütün bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu.

— Seyyid Kutub

أَفَعَيِينَا بِٱلْخَلْقِ ٱلْأَوَّلِۚ بَلْ هُمْ فِى لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ ﴿١٥

Ya artık birinci yaradış ile yoruluverdik mi? Doğrusu onlar, yeni bir yaradılıştan iltibastalar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ya Biz ilk yaratışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.

— İbni Kesir

İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler.

— Diyanet İşleri

Ya biz ilk yaratışda aciz mi gösterdik (ki tekrar diriltmekten âciz olalım)? Hayır, onlar bu yeni yaratışdan şüphe içindedirler.

— Hasan Basri Çantay

İlk yaratma ile yorulup aciz mi kaldık ki yeniden yaratamayalım? Doğrusu onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِۦ نَفْسُهُۥۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ ٱلْوَرِيدِ ﴿١٦

Hem şanıma kasem ederim ki hakikat insanı biz yarattık ve biliriz: nefsi onu ne ile vesveselendirir ve biz ona "habli verîd" den daha yakınızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; insanı, Biz yarattık ve nefsinin kendisine ne fısıldadığını da biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız.

— İbni Kesir

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

— Diyanet İşleri

Andolsun, insanı biz yaratdık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekde olduğunu da biliriz. (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız.

— Hasan Basri Çantay

Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.

— Seyyid Kutub

إِذْ يَتَلَقَّى ٱلْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ ٱلْيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ قَعِيدٌ ﴿١٧

İki zabit memuru zabıt tutarlarken: biri sağdan oturmuş biri soldan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sağında ve solunda onunla beraber oturup amellerini tesbit eden iki de tesbit edici vardır.

— İbni Kesir

Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.

— Diyanet İşleri

Hatırla ki (insanın) hem sağında, hem solunda oturan, onun amellerini tesbît etmekde olan iki de (melek) vardır.

— Hasan Basri Çantay

Çünkü onun sağında ve solunda oturan, her davranışı yakalayıp tesbit eden iki melek vardır.

— Seyyid Kutub

مَّا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ ﴿١٨

Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, bir söz atmaya dursun; mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.

— İbni Kesir

İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.

— Diyanet İşleri

O, bir söz atmaya dursun, mutlak yanında haazır bir gözcü vardır.

— Hasan Basri Çantay

İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetliyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.

— Seyyid Kutub

وَجَآءَتْ سَكْرَةُ ٱلْمَوْتِ بِٱلْحَقِّۖ ذَٰلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ ﴿١٩

Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte: işte diye: o senin kaçıp durduğun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte bu; senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir.

— İbni Kesir

Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir.

— Diyanet İşleri

(Bir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı, gerçek olarak gelmiş. «İşte bu, senin kaçıb durduğun şey» (denilmiş) dir.

— Hasan Basri Çantay

Ölüm sarhoşluğu bir gün Hakk'ı getirir de «İşte ey insan bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir» denir.

— Seyyid Kutub

وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ ٱلْوَعِيدِ ﴿٢٠

Ve Sur üfürüldükte: ki işte o vaîd günüdür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sur'a üfürülmüştür. İşte bu; geleceği vaadedilen gündür.

— İbni Kesir

(İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür.

— Diyanet İşleri

Suur'a da üfürülmüşdür. İşte bu, tehdîdin (tehakkuk etmiş) günüdür.

— Hasan Basri Çantay

Sur'a üfürülür. İşte bu geleceği söz verilen gündür.

— Seyyid Kutub

وَجَآءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَآئِقٌ وَشَهِيدٌ ﴿٢١

Ve her nefis gelmiştir: beraberinde bir sevk memuru ve bir şâhid vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Her nefis, yanında bir sürücü ve şahidle gelir.

— İbni Kesir

Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir.

— Diyanet İşleri

(O gün) herkes, beraberinde sürücü ve şâhid (iki melek) bulunduğu halde, (mahşere) gelmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Her can, yanında bir sürücü ve bir şahidle gelir.

— Seyyid Kutub

لَّقَدْ كُنتَ فِى غَفْلَةٍ مِّنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَآءَكَ فَبَصَرُكَ ٱلْيَوْمَ حَدِيدٌ ﴿٢٢

Celâlim Hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin: şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; sen, bundan gaflette idin. İşte senin perdeni kaldırdık. Bugün artık görüşün keskindir.

— İbni Kesir

(Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir” (denir.)

— Diyanet İşleri

Andolsun ki sen (dünyâda) bundan gafletde idin. İşte senden perdeni kaldırıb açdık. Bugün gözün (ne kadar) keskindir!

— Hasan Basri Çantay

Ona: «Andolsun ki, sen, bundan gafilsin; işte senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık görüşün keskindir» denir.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ قَرِينُهُۥ هَٰذَا مَا لَدَىَّ عَتِيدٌ ﴿٢٣

Ve karîni demiştir: işte bu yanımdaki hâzır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ona yakın olan dedi ki: İşte yanımda hazır olan şey.

— İbni Kesir

Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.”

— Diyanet İşleri

Onun yoldaşı olan (melek) dedi (der) ki: «İşte yanımda (yazılı) olan şey karşındadır».

— Hasan Basri Çantay

Yanındaki arkadaşı: «İşte yanımdaki hazır» dedi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR