بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ وَأَنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ ٩٨

Bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetindir. (Bununla beraber) Allah hakıykaten çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir de.

– Hasan Basri Çantay

مَّا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُۗ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تُبۡدُونَ وَمَا تَكۡتُمُونَ ٩٩

Peygamberin üzerinde tebliğden başka (hiç bir vazîfe) yokdur. Allah ne açıklar, ne gizlerseniz (hepsini) bilir.

– Hasan Basri Çantay

قُل لَّا يَسۡتَوِي ٱلۡخَبِيثُ وَٱلطَّيِّبُ وَلَوۡ أَعۡجَبَكَ كَثۡرَةُ ٱلۡخَبِيثِۚ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ يَٰٓأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ ١٠٠

De ki: «Murdarla temiz — murdarın çokluğu hoşunuza gitse de — (hiç bir zaman) bir olmaz. Onun için, ey selîm akıl saahibleri, (murdarı ihtiyar etmek hususunda) Allahdan korkun (temizi alın). Olur ki kurtuluşa erersiniz.

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَسۡـَٔلُواْ عَنۡ أَشۡيَآءَ إِن تُبۡدَ لَكُمۡ تَسُؤۡكُمۡ وَإِن تَسۡـَٔلُواْ عَنۡهَا حِينَ يُنَزَّلُ ٱلۡقُرۡءَانُ تُبۡدَ لَكُمۡ عَفَا ٱللَّهُ عَنۡهَاۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٞ ١٠١

Ey îman edenler, Allahın afvetdiği şeyleri — ki eğer size açıklanırsa ve siz bunları Kur'an inerken sorub da hükmü kendinize izhar edilirse fenanıza gidecekdir — sormayın. Allah çok yarlığayıcıdır, cezada da aceleci değildir.

– Hasan Basri Çantay

قَدۡ سَأَلَهَا قَوۡمٞ مِّن قَبۡلِكُمۡ ثُمَّ أَصۡبَحُواْ بِهَا كَٰفِرِينَ ١٠٢

Sizden evvel de bir kavm onları sordu da sonra o yüzden kâfirler oldular.

– Hasan Basri Çantay

مَا جَعَلَ ٱللَّهُ مِنۢ بَحِيرَةٖ وَلَا سَآئِبَةٖ وَلَا وَصِيلَةٖ وَلَا حَامٖ وَلَٰكِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يَفۡتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَۖ وَأَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ ١٠٣

Allah ne «Bahıyre den, ne «Sâbibe» den, ne «Vasiyle den, ne de «Ham» dan hiç birini (meşru) kılmamışdır. Fakat o küfredenler Allaha karşı («Bize bunları o emretmişdir» diye) yalan düzerler. Onların çoğunun (avamının) ise akılları ermez.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَا قِيلَ لَهُمۡ تَعَالَوۡاْ إِلَىٰ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ وَإِلَى ٱلرَّسُولِ قَالُواْ حَسۡبُنَا مَا وَجَدۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَآۚ أَوَلَوۡ كَانَ ءَابَآؤُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ شَيۡـٔٗا وَلَا يَهۡتَدُونَ ١٠٤

Onlara: «Allahın indirdiğine ve o peygambere gelin» denildiği zaman «Atalarımızı üstünde bulduğumuz şeyler bize yeter» dediler. Ya ataları hiç bir şey bilmiyorlar ve doğru yola gitmiyorlar idiyse?..

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ عَلَيۡكُمۡ أَنفُسَكُمۡۖ لَا يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا ٱهۡتَدَيۡتُمۡۚ إِلَى ٱللَّهِ مَرۡجِعُكُمۡ جَمِيعٗا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٠٥

Ey îman edenler, siz nefisleriniz (i ıslah etmiy) e bakın. Kendiniz doğru yolu bulunca sapanlar size zarar vermez. Hepinizin dönüb varacağı nihayet Allahdır. Artık O, neler yapıyordunuz, size haber verecekdir.

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ شَهَٰدَةُ بَيۡنِكُمۡ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ ٱلۡمَوۡتُ حِينَ ٱلۡوَصِيَّةِ ٱثۡنَانِ ذَوَا عَدۡلٖ مِّنكُمۡ أَوۡ ءَاخَرَانِ مِنۡ غَيۡرِكُمۡ إِنۡ أَنتُمۡ ضَرَبۡتُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَأَصَٰبَتۡكُم مُّصِيبَةُ ٱلۡمَوۡتِۚ تَحۡبِسُونَهُمَا مِنۢ بَعۡدِ ٱلصَّلَوٰةِ فَيُقۡسِمَانِ بِٱللَّهِ إِنِ ٱرۡتَبۡتُمۡ لَا نَشۡتَرِي بِهِۦ ثَمَنٗا وَلَوۡ كَانَ ذَا قُرۡبَىٰ وَلَا نَكۡتُمُ شَهَٰدَةَ ٱللَّهِ إِنَّآ إِذٗا لَّمِنَ ٱلۡأٓثِمِينَ ١٠٦

Ey îman edenler, ölüm (ün sebebleri) her hangi birinizin karşısına gelib çatdığı zaman, (edeceğiniz) vasıyyet vakfında aranızda ya içinizden adalet saahibi iki şâhid (tutun), yahud yer yüzünde sefer etdiniz de başınıza ölüm musıybeti gelmişse sizden olmayan diğer iki kişiyi (şâhid yapın). (Sizden olmayan öyle iki kişi ki) onları, (haklarında) şübheye düşmüşseniz, namazdan sonra alıkoyarsanız da Allaha şu suretle yemîn ederler: «(Şâhidlik etdiğimiz bu işin içinde) akraba (mızdan kimse) dahi bulunsa (Allâhı bırakıb da yerine dünyâya âid) hiç bir behâyı (ve menfeati) satın almayacağız. Allahın (emretdiği) şâhidliği gizlemeyeceğiz. Bu (nu gizlediğimiz) takdirde elbette günâhkârlardanızdır».

– Hasan Basri Çantay

فَإِنۡ عُثِرَ عَلَىٰٓ أَنَّهُمَا ٱسۡتَحَقَّآ إِثۡمٗا فَـَٔاخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا مِنَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَحَقَّ عَلَيۡهِمُ ٱلۡأَوۡلَيَٰنِ فَيُقۡسِمَانِ بِٱللَّهِ لَشَهَٰدَتُنَآ أَحَقُّ مِن شَهَٰدَتِهِمَا وَمَا ٱعۡتَدَيۡنَآ إِنَّآ إِذٗا لَّمِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ ١٠٧

Eğer o iki (şâhid) aleyhinde — (bu hususda) muhakkak bir vebale hak kazanmış (şâhidlikde hıyanet etmiş) olduklarına (dâir — bir) ıttıla haasıl edilirse o vakit, kendilerine hak terettüb eden (haksızlığa uğrayan mirasçılar) dan iki kişi ki onlar buna daha lâyık, (ölüye de) daha yakındırlar — öbürlerinin yerlerine geçerler. Binâen'aleyh «Vallahi bizim şâhidliğimiz (yeminimiz) o iki kişinin şâhidliğinden (yemininden) daha doğrudur. Biz (hakıykatı çiğneyib) aşmadık. Çünkü bu takdirde muhakkak ki zaalimlerden oluruz» diye Allaha yemîn ederler.

– Hasan Basri Çantay

ذَٰلِكَ أَدۡنَىٰٓ أَن يَأۡتُواْ بِٱلشَّهَٰدَةِ عَلَىٰ وَجۡهِهَآ أَوۡ يَخَافُوٓاْ أَن تُرَدَّ أَيۡمَٰنُۢ بَعۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡۗ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَٱسۡمَعُواْۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡفَٰسِقِينَ ١٠٨

(Yemînin mirasçılara reddi hakkındaki) bu (huküm) şahidliği (üstünüze aldığınız) vech ile (dosdoğru) îfâ etmelerine, yahud yeminlerinden sonra yeminlerin (mirasçılara tevcih ve) reddedileceğinden korkmalarına daha yakındır. Allahdan korkun, (emirlerini) dinleyin. Allah, faasıklar güruhunu muvaffak etmez.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu