بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَتَرَى ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ يُسَٰرِعُونَ فِيهِمۡ يَقُولُونَ نَخۡشَىٰٓ أَن تُصِيبَنَا دَآئِرَةٞۚ فَعَسَى ٱللَّهُ أَن يَأۡتِيَ بِٱلۡفَتۡحِ أَوۡ أَمۡرٖ مِّنۡ عِندِهِۦ فَيُصۡبِحُواْ عَلَىٰ مَآ أَسَرُّواْ فِيٓ أَنفُسِهِمۡ نَٰدِمِينَ ٥٢
Onun için yüreklerinde nifak illeti olanları görürsün ki onların içine koşar dururlar ne yapalım tersine bir devrin başımıza dönmesinden korkuyoruz derler, memul ki Allah yakında o fethi vey anezdi ilâhîsinden bir emir ihsan ediverir de nefislerinde gizlediklerine pişman olurlar.
Kalblerinde hastalık olanların; bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz, diyerek onlara koşuştuklarını görürsün. Olur ki, Allah, fetih verir veya katından bir emir getirir de onlar, içlerinde gizlediklerinden dolayı pişman olurlar.
İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.
İşte kalblerinde bir (nifak) maraz (ı) bulunan kimselerin «Felâketin bize (dönüb) çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında koşuşduklarını görüyorsun. Belki Allah feth (-ü zafer) veya kendi katından bir emir getirecek de onlar, yüreklerinde gizledikleri şey'e karşı peşiman kimseler olacaklardır.
Kalpleri hasta olanların «Başımıza bela gelir diye korkuyoruz» diyerek onlara koştuklarını görürsün. Olur ki Allah yakında size fetih nasib eder ya da kendi tarafından süpriz bir gelişme gösterir de o zaman bu kimseler kalplerinde gizli tuttukları duygulardan pişman olurlar.
وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَهَٰٓؤُلَآءِ ٱلَّذِينَ أَقۡسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡ إِنَّهُمۡ لَمَعَكُمۡۚ حَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ فَأَصۡبَحُواْ خَٰسِرِينَ ٥٣
Mü'minler de hâ, derler: Şunlar mı o, sizinle beraber olduklarına olanca yeminleriyle Allah’a yemin edenler?, bütün çabaladıkları boşuna gitti de husran içinde kaldılar.
Aman edenler derler ki: Sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Amelleri boşa gitmiş ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır.
(O zaman) iman edenler derler ki: “Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?” Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.
İman edenler de diyecek (ler) ki: «Her halde sizinle berâbe olduklarına dâir (zaman zaman) yeminlerini te'kîde çalışarak Allaha and içenler bunlar mı? Onların bütün yapdıkları boşuna gitmiş, bu suretle onlar en büyük zarara uğrayan (insan) lar olmuşlardır».
O zaman müminler onlara «Bütün güçleri ile sizin yanınızda olacaklarına Allah adına yemin edenler bunlar mı?» derler. Onların bütün çabaları boşa gitmiş ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَن يَرۡتَدَّ مِنكُمۡ عَن دِينِهِۦ فَسَوۡفَ يَأۡتِي ٱللَّهُ بِقَوۡمٖ يُحِبُّهُمۡ وَيُحِبُّونَهُۥٓ أَذِلَّةٍ عَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ يُجَٰهِدُونَ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوۡمَةَ لَآئِمٖۚ ذَٰلِكَ فَضۡلُ ٱللَّهِ يُؤۡتِيهِ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٌ ٥٤
Ey o bütün iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse duysun: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki Allah onları sever, onlar Allah’ı severler, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kâfirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda mücahede ederler, dil uzatanın levminden korkmazlar, işte o Allah’ın fazlıdır, onu dilediğine verir, ve Allah vasidir, alîmdir.
Ey iman edenler; içinizden her kim, dininden dönerse; Allah'ın sevdiği ve onların da O'nu sevdikleri, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı zorlu bir kavim getirir. Allah yolunda cihad ederler, hiç bir yerenin yermesinden korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur. O'nu dilediğine verir. Allah; Vasi'dir, Alim'dir.
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
Ey îman edenler, içinizden kim dininden dönerse Allah — mü' minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinin onları seveceği, onların da kendisini seveceği — bir kavm getirir ki onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiç bîr kınayanın kınamasından (dedi kodusundan) çekinmezler. Bu, Allahın lutf-ü inayetidir ki onu kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir.
Ey müminler, içinizden kim dininden dönerse bilsin ki, yakında Allah öyle bir grup ortaya çıkaracak ki, Allah onları sevdiği gibi onlar da O'nu severler, bunlar müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu davranırlar, Allah yolunda cihad ederler, hiç kimsenin yergisinden ve kınamasından çekinmezler. Bu Allah'ın bağışıdır, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.
إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤۡتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُمۡ رَٰكِعُونَ ٥٥
Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resul’ü, sonra o iman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve rükû halinde zekât verirler.
Sizin dostunuz yalnız Allah, O'nun Rasulü ve namaz kılan, zekat veren, rüku edenlerdir.
Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.
Sizin yâriniz ancak Allahdır, Onun peygamberidir, Allahın emîrlerine boyun eğici olarak namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren o mü minlerdir.
Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun peygamberi ve namaz kılan, zekat veren rükua varan müminlerdir.
وَمَن يَتَوَلَّ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ فَإِنَّ حِزۡبَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلۡغَٰلِبُونَ ٥٦
Ve her kim Allah ve Resulü’ne iman edenlere yar olursa şüphe yok ki Allah hizbidir ancak galib olacaklar.
Her kim ki Allah'ı, peygamberini ve mü'minleri dost edinirse; muhakkak ki galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır.
Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.
Kim Allahdan, peygamberinden ve îman edenlerden yüz çevirirse. Hiç şüphe yok ki galebeyi kazanacak olanlar Allahın yardımcılarının ta kendileridir.
kim Allah'ı, Peygamberi ve müminleri dost edinirse bilsin ki, galip gelecek olanlar, yalnız Allah'ın tarafını tutanların grubudur.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّخِذُواْ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ دِينَكُمۡ هُزُوٗا وَلَعِبٗا مِّنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ مِن قَبۡلِكُمۡ وَٱلۡكُفَّارَ أَوۡلِيَآءَۚ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ ٥٧
Ey o bütün iman edenler! Ne o sizden evvel kitap verilenlerden dininize eğlence ve oyunmak yerine tutanları ne de diğer kâfirleri dost tutmayın, Allah’dan korkun eğer mü'minlerseniz.
Ey iman edenler; sizden önce kendilerine kitab verilenlerden dininizi alay ve eğlenceye alanları ve kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü'min iseniz; Allah'tan korkun.
Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının.
Ey îman edenler, sizden evvel kendilerine kitab verilenlerle kâfirlerden dîninizi bir eğlence ve bir oyun (yerine) tutanları dostlar (ve üzerinize haakimler) edinmeyin. Allahdan korkun, eğer (Ona) inanmış kimselerseniz.
Ey müminler, sakın sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kafirlerden dininizi alaya alanları, eğlence konusu yapanları dost edinmeyiniz. Eğer gerçekten mümin iseniz, Allah'tan korkunuz.
وَإِذَا نَادَيۡتُمۡ إِلَى ٱلصَّلَوٰةِ ٱتَّخَذُوهَا هُزُوٗا وَلَعِبٗاۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَوۡمٞ لَّا يَعۡقِلُونَ ٥٨
Namaza ezan okuduğunuz zaman onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar, bu işte onların akılları ermez bir güruh olmalarından.
Birbirinizi namaza çağırdığınızda; onu alay ve eğlenceye alırlar. Bu, onların gerçekten kabul edemez bir topluluk olmalarındandır.
Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.
(Ezanla) birbirinizi namaza çağırdığınız zaman (onu) bir eğlence ve bir oyun (mevzuu) edinirler. Bu, kendilerinin hakıykaten akıllarını kullanmaz bir günûh olmalarındandır.
Birbirinizi namaza çağırmak için ezan okuduğunuz zaman, onlar bu çağrınızı alaya alırlar, eğlence konusu yaparlar. Bu davranış onların aklı başında olmayan kimseler olmalarından kaynaklanıyor.
قُلۡ يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ هَلۡ تَنقِمُونَ مِنَّآ إِلَّآ أَنۡ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡنَا وَمَآ أُنزِلَ مِن قَبۡلُ وَأَنَّ أَكۡثَرَكُمۡ فَٰسِقُونَ ٥٩
De ki ey Ehl-i kitâp siz sırf şunun için bizden hoşlanmıyorsunuz: Biz Allah’a iman ettiğimiz gibi hem kendimize indirilene hem daha evvel indirilmiş olana iman etmekteyiz, sizin ise ekseriniz fâıksınız.
De ki: Ey Ehl-i Kitab; bizden hoşlanmayışınız, ancak Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilenlere inanmamızdan ve sizin bir çoğunuzun da fasık kimseler olmanızdandır.
De ki: “Ey kitap ehli! Sadece Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilâhî kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.”
De ki: «Ey ehl-i kitâb, sizin bizden hoşlanmayışınız (ın sebebi) Allaha (inandığımızdan) ve bize indirilenlerle daha evvel indirilenlere îman etdiğimizden ve sizin bir çoğunuzun da faasık kimseler olduğunuzdan başka (bir şey) değildir».
De ki; «Ey Kitap Ehli, bizden hoşlanmamanızın sebebi Allah'a, bize indirilen kitaba ve daha önce indirilmiş olan kitaplara inanmamız ve de çoğunuzun fasık, yoldan çıkmış kimseler olmanız değil midir?
قُلۡ هَلۡ أُنَبِّئُكُم بِشَرّٖ مِّن ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِندَ ٱللَّهِۚ مَن لَّعَنَهُ ٱللَّهُ وَغَضِبَ عَلَيۡهِ وَجَعَلَ مِنۡهُمُ ٱلۡقِرَدَةَ وَٱلۡخَنَازِيرَ وَعَبَدَ ٱلطَّٰغُوتَۚ أُوْلَٰٓئِكَ شَرّٞ مَّكَانٗا وَأَضَلُّ عَن سَوَآءِ ٱلسَّبِيلِ ٦٠
Deki: Size Allah yanında cezaca ondan daha fenasını haber vereyim mi? O kimseler ki Allah kendilerine lânet etmiş, gadabına uğratmış, onlardan maymunlar, hınzirler ve taguta tapanlar yapmış, işte bunlar mevkice daha fena ve düz yoldan daha sapgındırlar.
De ki: Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? O kimse ki; Allah ona la'net etmiş, aleyhine gazab etmiş ve onlardan maymunlar, domuzlar ve Tağut'a kullar kılmıştır. İşte onlar; yer bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.
De ki: “Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.”
De ki: «Allah katında bir ceza olmak bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allahın lâ'net ve aleyhinde gazab etdiği, içlerinden maymunlar, domuzlar yaptığı kimselerle şeytana tapanlardır ki işte bunların mevkii daha kötü ve dümdüz yoldan daha sapıkdır».
De ki; «Allah katında bundan daha kötü konumda olanları size bildireyim mi? Allah'ın lanet ettiği, gazabına uğrattığı, aralarından bir bölümünü çarpıtarak maymuna ve domuza dönüştürdüğü kimseler ile tağuta (şeytan) tapan kimselerdir. Bunlar konumları en kötü ve doğru yoldan en sapmış olanlardır.
وَإِذَا جَآءُوكُمۡ قَالُوٓاْ ءَامَنَّا وَقَد دَّخَلُواْ بِٱلۡكُفۡرِ وَهُمۡ قَدۡ خَرَجُواْ بِهِۦۚ وَٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا كَانُواْ يَكۡتُمُونَ ٦١
Size geldiklerinde de "amennâ" derler, halbuki kâfir girmişler kâfir çıkmışlardır, neler ketmediyor idiklerini ise Allah kendilerinden daha iyi bilir.
Size geldiklerinde; iman ettik, derler. Halbuki onlar, küfür ile girmişler ve onlar yine onunla çıkmışlardır. Ve Allah; gizlemekte olduklarını çok daha iyi bilir.
(Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde “İnandık” dediler. Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.
Size geldikleri zaman «îman etdik» derler. Halbuki onlar muhakkak küfr ile girmişler, yine muhakkak onunla çıkmışlardır. Allah onların neler gizlemekde olduklarını çok iyi bilendir.
Bunlar yanınıza geldiklerinde, «inandık» dediler. Oysa yanınıza, kafir olarak girmiş ve yine kafir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizli tuttukları duyguları herkesten iyi bilir.
وَتَرَىٰ كَثِيرٗا مِّنۡهُمۡ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡعُدۡوَٰنِ وَأَكۡلِهِمُ ٱلسُّحۡتَۚ لَبِئۡسَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ٦٢
Onlardan bir çoğunu görürsün ki günâha girmek, zulmetmek ve haram yemekte sürat yarışı yaparlar, her halde ne fena yaparlar.
Onlardan bir çoğunu görürsün ki; günaha, haksızlığa ve haram yemeye koşuşurlar. İşledikleri şey; gerçekten ne kötüdür.
Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!
Onlardan bir çoğunu görürsün ki günâh (işlemek) de, düşmanlık (yapmak) da ve haram yemeklerinde birbiriyle sür'at koşusu yaparlar. İşlemekde oldukları şey elbet ne kadar kötü!..
Onlardan çoğunun günahta, ölçüleri aşmakta ve haram yemekte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kadar kötüdür.