بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنِّىٓ أُرِيدُ أَن تَبُوٓأَ بِإِثْمِى وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِۚ وَذَٰلِكَ جَزَٰٓؤُاْ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿٢٩

Ben isterim ki sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenip varasın da o ateşe lâyıklardan olasın, zalimlerin cezası işte budur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilerim ki sen; benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası da budur.

— İbni Kesir

“Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.”

— Diyanet İşleri

«Şübhesiz dilerim ki sen kendi günâhınla birlikde benim günâhımı da yüklenesin de o ateşin yaranından olasın. İşte zaalimlerin cezası budur».

— Hasan Basri Çantay

İstiyorum ki, hem kendi günahını hem de benim günahımı yüklenerek cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası budur.

— Seyyid Kutub

فَطَوَّعَتْ لَهُۥ نَفْسُهُۥ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُۥ فَأَصْبَحَ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ ﴿٣٠

Bunun üzerine nefsi kendine kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi, tuttu onu öldürdü, artık husrana düşenlerden olmuştu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine kardeşini öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürdü de hüsrana uğrayanlardan oldu.

— İbni Kesir

Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.

— Diyanet İşleri

Nihayet nefsi, kardeşini öldürmiye (isteyerek) uymuş da onu öldürmüşdü, bu yüzden (maddî, manevî) ziyana uğrayanlardan olmuşdu.

— Hasan Basri Çantay

Buna rağmen öbür kardeş ihtiraslarına boyun eğerek kardeşini öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.

— Seyyid Kutub

فَبَعَثَ ٱللَّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِى ٱلْأَرْضِ لِيُرِيَهُۥ كَيْفَ يُوَٰرِى سَوْءَةَ أَخِيهِۚ قَالَ يَٰوَيْلَتَىٰٓ أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَٰذَا ٱلْغُرَابِ فَأُوَٰرِىَ سَوْءَةَ أَخِىۖ فَأَصْبَحَ مِنَ ٱلنَّٰدِمِينَ ﴿٣١

Derken Allah bir karga gönderdi, yeri deşiyordu ki ona kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstersin, eyvah, dedi: şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim ha! Artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra Allah; kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek için, ona yeri eşeleyen bir karga gösterdi. Yazıklar olsun bana, bu karga gibi bile olmaktna aciz kaldım da kardeşimin ölüsünü örtemedim, dedi. Pişmanlık duyanlardan oldu.

— İbni Kesir

Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.

— Diyanet İşleri

Sonra Allah bir karga gönderdi. O, yeri eşiyordu ki Ona kardeşinin ölü cesedini nasıl örteceğini göstersin. «Yazıklar olsun bana, dedi, ben şu karga gibi bile olub da kardeşimin cesedini örtmekden âciz mi oldum?» Artık o, (etdiğine) peşimanlığa düşenlerden olmuşdu.

— Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gözlerden saklayacağını göstermek üzere ona toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. «Kardeş katili, eşinen kargayı görünce «Yazık bana, şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömemiyor muyum?» dedi ve arkasından ettiğine pişman olanlardan oldu.

— Seyyid Kutub

مِنْ أَجْلِ ذَٰلِكَ كَتَبْنَا عَلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ أَنَّهُۥ مَن قَتَلَ نَفْسًۢا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِى ٱلْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ ٱلنَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَآ أَحْيَا ٱلنَّاسَ جَمِيعًاۚ وَلَقَدْ جَآءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِٱلْبَيِّنَٰتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَٰلِكَ فِى ٱلْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ ﴿٣٢

Bu ecilden Ben-î İsraîl’e kitabda bildirmiştik ki her kim bir nefsi bir nefis mukabili veya yer yüzünde bir fesadı olmaksızın öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur, kim de bir adamın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur; Celâlim Hakk’ı için Resullerimiz onlara beyyinelerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu bütün bunların arkasından hâlâ yer yüzünde fesad ve cinayette israf etmekte bulunuyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bundan dolayı İsrailoğullarının üzerine yazdık ki: Her kim, bir nefsi bir nefse veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de, onu diri bırakırsa sanki bütün insanları diriltmiş gibidir. Andolsun ki; onlara, peygamberlerimiz apaçık delillerle geldiler. Bundan sonra da onlardan bir çoğu gerçekten taşkınlık edenlerdir.

— İbni Kesir

Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.

— Diyanet İşleri

Bundan dolayıdır ki İsrâîl oğullarına şu hakıykatı hükmetdik: Kim bir canı, bir can mukaabilinde veya yer yüzünde bir fesâd çıkarmakdan dolayı olmayarak, öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun ki peygamberimiz onlara beyyineler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişdi. Sonra hakıykaten yine içlerinden bir çoğudur ki bunların arkasından, (haalâ) yer yüzünde (fesâd ve cînâyet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır.

— Hasan Basri Çantay

Bunun için İsrailoğullarına kitabda bildirmiştik ki: Kim kısas gerekmeksizin veya yeryüzünde fesad işlemeksizin bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur. Andolsun ki onlara Peygamberlerimiz mucizeler getirdiler, sonra buna rağmen, onların çoğu yeryüzünde taşkınlık edenler oldu.

— Seyyid Kutub

إِنَّمَا جَزَٰٓؤُاْ ٱلَّذِينَ يُحَارِبُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَسْعَوْنَ فِى ٱلْأَرْضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُوٓاْ أَوْ يُصَلَّبُوٓاْ أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلَٰفٍ أَوْ يُنفَوْاْ مِنَ ٱلْأَرْضِۚ ذَٰلِكَ لَهُمْ خِزْىٌ فِى ٱلدُّنْيَاۖ وَلَهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٣٣

Fakat Allah’a ve Resulü’ne harbetmeğe kalkışan ve yer yüzünde fesada çalışanların cezası, taktil olunmalarından veya asılmalarından veya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmesinden veya bulundukları yerden nefyedilmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onlara dünyada çekecekleri bir zillettir, âhirette ise kendilerine azîm bir azâb vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah ve Rasulü ile savaşanların ve yeryüzünde fesada koşanların cezası; ancak öldürülmek, asılmak, çaprazvari el ve ayakları kesilmek veya yerlerinden sürülmektir. Bu, onlara dünyada rüzvaylıktır. Onlara ahirette de büyük bir azab vardır.

— İbni Kesir

Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

Allaha ve Resulüne (müminlere) harb açanların, yer yüzünde (yol kesmek suretiyle) fesâdcılığa koşanların cezası, ancak öldürülmeleri, ya asılmaları, yahud (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çaprazvâri kesilmesi, yahud da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyâdaki rüsvaylığıdır. Âhıretde ise onlara (başkaca) pek büyük bir azâb da vardır.

— Hasan Basri Çantay

Allah'a ve peygambere savaş açanların ve yeryüzünde kargaşa çıkaranların cezaları ya öldürmeleri ya idam etmeleri ya sağlı-sollu birer el ve ayaklarının kesilmesi ya da yaşadıkları yerlerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki perişanlıklarıdır. Ahirette ise, kendilerini ağır bir azap beklemektedir.

— Seyyid Kutub

إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُواْ مِن قَبْلِ أَن تَقْدِرُواْ عَلَيْهِمْۖ فَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣٤

Ancak elinize geçirmezden evvel tevbe edenleri olursa biliniz ki Allah Gafur, Rahîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yalnız kendilerine gücünüz yetmeden önce tevbe edenler müstesnadır. Biliniz ki, Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin.

— Diyanet İşleri

Şu kadar ki siz kendileri üzerine kaadir olmazdan (kendilerini ele geçirmezden) evvel tevbe eden (muhariblerle yol kesen) ler müstesnadırlar. Bilin ki şübhesiz Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Yalnız bunların içinde tarafınızdan yakalanmadan önce tevbe edenler olursa biliniz ki Allah affedicidir ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَٱبْتَغُوٓاْ إِلَيْهِ ٱلْوَسِيلَةَ وَجَٰهِدُواْ فِى سَبِيلِهِۦ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿٣٥

Ey o bütün iman edenler! Allah’dan korkun ve ona yaklaşmağa vesile arayın ve onun yolunda mücahede edin ki felâha erebilesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; Allah'tan korkun ve O'na yaklaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda cihad edin ki, felaha eresiniz.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, Allahdan korkun, Ona (yaklaşmıya) vesîyle arayın ve onun yolunda savaşın. Tâki muradınıza eresiniz.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, Allah'tan korkunuz, sizi ona yakınlaştırabilecek her yolu arayınız, onun yolunda cihad ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُۥ مَعَهُۥ لِيَفْتَدُواْ بِهِۦ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٣٦

Şüphesiz o küfredenler bütün Arzdaki ve daha bir o kadarı onların olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar kendilerinden kabul edilmez, onlara elîm bir azab vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki yeryüzündeki bütün şeyler ve onların bir katı daha kafirlerin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için onu fidye olarak verseler; onlardan kabul olunmaz ve onlara elim bir azab vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kâfirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

O inkâr edib kâfir olanlar (yok mu?) eğer yer yüzünde bulunan her şey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da kıyaamet gününün azabından (kurtulmak için) onu feda etseler yine kendilerinden kabul olunmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır.

— Hasan Basri Çantay

Kafirlere gelince eğer yeryüzünün tüm varlıkları bir kat fazlası ile birlikte kendilerinin olsa da bu servetlerini kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye olarak verseler bu fidyeleri kabul edilmez. Onları acıklı bir azap beklemektedir.

— Seyyid Kutub

يُرِيدُونَ أَن يَخْرُجُواْ مِنَ ٱلنَّارِ وَمَا هُم بِخَٰرِجِينَ مِنْهَاۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ ﴿٣٧

Ateşten çıkmak isteyecekler, fakat ondan çıkacak değillerdir, onlara boyuna gidecek bir azab vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ateşten çıkmak isterler, ama oradan çıkacak değillerdir. Ve onlar için sürekli bir azab vardır.

— İbni Kesir

Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

Onlar ateşden çıkmalarını dilerler. Halbuki onlar bundan çıkıcılar değildir. Onlar için kendilerini tutub durduracak (salıvermeyecek) bir azâb vardır.

— Hasan Basri Çantay

Onlar cehennemden çıkmak isteyecekler, fakat kesinlikle dışarı çıkamayacaklardır. Onlar için sürekli azap vardır.

— Seyyid Kutub

وَٱلسَّارِقُ وَٱلسَّارِقَةُ فَٱقْطَعُوٓاْ أَيْدِيَهُمَا جَزَآءًۢ بِمَا كَسَبَا نَكَٰلًا مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ ﴿٣٨

Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın sâbit oldu mu ellerini kesin, kazandıklarına cezaen Allah’dan kelepçek, çünkü Allah azîzdir, hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hırsız erkek ve hırsız kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından bir ceza olarak; ellerini kesin. Ve Allah; Aziz'dir, Hakim'dir.

— İbni Kesir

Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Erkek hırsızla kadın hırsızın — o irtikâb etdiklerine bir karşılık ve ceza ve Allahdan (insanlara) ibret verici bir ukubet olmak üzere — ellerini kesin. Allah mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Erkek ve kadın hırsızların ellerini kesiniz. Bu onların suçlarına karşılık Allah tarafından belirlenmiş caydırıcı bir cezadır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

فَمَن تَابَ مِنۢ بَعْدِ ظُلْمِهِۦ وَأَصْلَحَ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۗ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣٩

Böyle iken her kim de işlediği zulmün arkasından tevbe edip salâha dönerse Allah elbette tevbesini kabul buyuruyor. Çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kim de zulmettikten sonra tevbe eder, düzelirse; muhakkak ki Allah, onun tevbesini kabul eder. Gerçekten Allah; Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Fakat yapdığı o haksız hareketinden sonra tevbe (ve rücû) eder, kendisini düzeltirse şübhesiz ki Allah onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Fakat işlediği zulümden sonra tevbe edip islah olan kimse bilsin ki, Allah onun tevbesini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah affedicidir ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR