بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِۦ يَٰقَوْمِ ٱذْكُرُواْ نِعْمَةَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنۢبِيَآءَ وَجَعَلَكُم مُّلُوكًا وَءَاتَىٰكُم مَّا لَمْ يُؤْتِ أَحَدًا مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ ٢٠

Hani, Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim; Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizden peygamberler yetiştirmiş ve size saltanatlar ihsan etmişti. Dünyalarda kimseye vermediğini size vermişti.

– İbni Kesir

يَٰقَوْمِ ٱدْخُلُواْ ٱلْأَرْضَ ٱلْمُقَدَّسَةَ ٱلَّتِى كَتَبَ ٱللَّهُ لَكُمْ وَلَا تَرْتَدُّواْ عَلَىٰٓ أَدْبَارِكُمْ فَتَنقَلِبُواْ خَٰسِرِينَ ٢١

Ey kavmim; Allah'ın size yazdığı mukaddes yere girin ve ardınıza dönmeyin, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursunuz.

– İbni Kesir

قَالُواْ يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا حَتَّىٰ يَخْرُجُواْ مِنْهَا فَإِن يَخْرُجُواْ مِنْهَا فَإِنَّا دَٰخِلُونَ ٢٢

Demişlerdi ki: Ey Musa; orada gerçekten zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz katiyyen oraya girmeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz.

– İbni Kesir

قَالَ رَجُلَانِ مِنَ ٱلَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِمَا ٱدْخُلُواْ عَلَيْهِمُ ٱلْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَٰلِبُونَۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَتَوَكَّلُوٓاْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ٢٣

Korkanlar arasında bulunan, Allah'ın nimetine erdirdiği iki adam demişlerdi ki: Onların üstlerine kapıdan yürüyün, oraya girerseniz; muhakkak siz, galiblersiniz. Şayet mü'minlerseniz; Allah'a tevekkül edin.

– İbni Kesir

قَالُواْ يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَآ أَبَدًا مَّا دَامُواْ فِيهَاۖ فَٱذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَٰتِلَآ إِنَّا هَٰهُنَا قَٰعِدُونَ ٢٤

Demişlerdi ki: Ey Musa; onalr orada oldukça, ebediyyen oraya girmeyiz. Git, sen ve Rabbın savaşın. Biz, burada oturanlardanız.

– İbni Kesir

قَالَ رَبِّ إِنِّى لَآ أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِى وَأَخِىۖ فَٱفْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ ٱلْقَوْمِ ٱلْفَٰسِقِينَ ٢٥

Demişti ki: Rabbım; ben, ancak kendime ve kardeşime sahibim. Artık bizimle fasıklar güruhunun arasını ayır.

– İbni Kesir

قَالَ فَإِنَّهَا مُحَرَّمَةٌ عَلَيْهِمْۛ أَرْبَعِينَ سَنَةًۛ يَتِيهُونَ فِى ٱلْأَرْضِۚ فَلَا تَأْسَ عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْفَٰسِقِينَ ٢٦

Buyurmuştur ki: Orası onlara kırk yıl haram edildi. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen fasıklar güruhu için tasalanma.

– İbni Kesir

وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ٱبْنَىْ ءَادَمَ بِٱلْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ ٱلْءَاخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَۖ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلْمُتَّقِينَ ٢٧

Onlara Adem'in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da; birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. O: Andolsun seni öldüreceğim, deyince, (kardeşi) : Allah, ancak müttakilerden kabul eder, demişti.

– İbni Kesir

لَئِنۢ بَسَطتَ إِلَىَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِى مَآ أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِىَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَۖ إِنِّىٓ أَخَافُ ٱللَّهَ رَبَّ ٱلْعَٰلَمِينَ ٢٨

Beni öldürmek için elini bana uzatırsan; ben, seni öldürmek için elimi sana uzatmam. Muhakkak ki ben; alemlerin Rabbı olan Allah'tan korkarım.

– İbni Kesir

إِنِّىٓ أُرِيدُ أَن تَبُوٓأَ بِإِثْمِى وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِۚ وَذَٰلِكَ جَزَٰٓؤُاْ ٱلظَّٰلِمِينَ ٢٩

Dilerim ki sen; benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. Zalimlerin cezası da budur.

– İbni Kesir

فَطَوَّعَتْ لَهُۥ نَفْسُهُۥ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُۥ فَأَصْبَحَ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ ٣٠

Bunun üzerine kardeşini öldürmekte nefsine uydu ve onu öldürdü de hüsrana uğrayanlardan oldu.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu