بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالَ عِيسَى ٱبْنُ مَرْيَمَ ٱللَّهُمَّ رَبَّنَآ أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ ٱلسَّمَآءِ تَكُونُ لَنَا عِيدًا لِّأَوَّلِنَا وَءَاخِرِنَا وَءَايَةً مِّنكَۖ وَٱرْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ ﴿١١٤

İsâ İbn-î Meryem şöyle yalvardı: Ya Allah! ey bizim yegâne Rabbimiz! bize Semâ’dan bir mâide indir ki bizim için hem evvelimiz, hem ahırımız için bir bayram ve kudretinden bir nişane ola ve bizleri merzuk eyle ki sen hayrurrazikînsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Meryem oğlu İsa'da: Allahım; Rabbımız, üstümüze gökten bir sofra indir ki, bizim hem öncekilerimiz, hem sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir ayet olsun. Bizi rızıklandır. Sen, rızık vernlerin en hayırlısısın, diye dua etmişti.

— İbni Kesir

Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.

— Diyanet İşleri

Meryem oğlu İsâ (düâ ederek) dedi ki: «Hey Allah, hey bizim Rabbimiz, üstümüze gökden bir sofra indir ki bizim hem evvelimiz, hem âhirimiz için bir bayram ve senden bir âyet (mu'cize) olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızk verenlerin en hayırlısısın».

— Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Meryemoğlu İsa şöyle dedi; «Allah'ım, ey Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir ki bu gün hem öncekilerimiz hem de sonrakilerimiz için bir bayram ve senin bize gösterdiğin bir mucize olsun. Bize rızık ver. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.»

— Seyyid Kutub

قَالَ ٱللَّهُ إِنِّى مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۖ فَمَن يَكْفُرْ بَعْدُ مِنكُمْ فَإِنِّىٓ أُعَذِّبُهُۥ عَذَابًا لَّآ أُعَذِّبُهُۥٓ أَحَدًا مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١١٥

Allah buyurdu ki ben onu sizlere elbette indiririm fakat ondan sonra içinizden her kim nankörlük ederse artık oun âlemînden hiç birine yapmayacağım bir azab ile tazib ederim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah buyudu ki: Ben, onu şühesiz indireceğim. Bundan sonra da artık içinizden her kim küfrederse; onu dünyalarda hiç kimseyi azablandırmayacağım azabla azablandırırım.

— İbni Kesir

Allah da, “Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim” demişti.

— Diyanet İşleri

Allah dedi ki: «Ben onu sizin üzerinize şübhesiz indiriciyim. Artık (ondan) sonra içinizden kim nankörlük eder (küfre döner) se ben onu muhakkak ki kâinatdan hiç birini azarlandırmayacağım bir azâb ile azâblandırırım ».

— Hasan Basri Çantay

Allah dedi ki; Ben o sofrayı size indireceğim, ama ondan sonra kim kafir olursa onu hiç kimseyi çarptırmadığım bir azaba çarptırırım.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَى ٱبْنَ مَرْيَمَ ءَأَنتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ ٱتَّخِذُونِى وَأُمِّىَ إِلَٰهَيْنِ مِن دُونِ ٱللَّهِۖ قَالَ سُبْحَٰنَكَ مَا يَكُونُ لِىٓ أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِى بِحَقٍّۚ إِن كُنتُ قُلْتُهُۥ فَقَدْ عَلِمْتَهُۥۚ تَعْلَمُ مَا فِى نَفْسِى وَلَآ أَعْلَمُ مَا فِى نَفْسِكَۚ إِنَّكَ أَنتَ عَلَّٰمُ ٱلْغُيُوبِ ﴿١١٦

Hem Allah buyurduğu vakit: Ey Meryem’in oğlu İsâ! Sen mi dedin o insanlara; "Ben-î ve anamı Allah’ın yanında iki ilâh edinin" diye? hâşâ, der: münezzeh sübhansın yarab! Benim için hakk olmayan bir sözü söylemekliğim bana yakışmaz, eğer söyledimse elbette malûmundur, sen benim nefsimdekini bilirsin: ben ise senin zatindekini bilmem, şüphesiz ki sen "allâm’ül-guyub" sun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah buyurmuştu ki: Ey meryem oğlu İsa; sen mi insanlara: Beni ve annemi Allah'tan başka iki ilah edinin, dedin? Demişti ki: Tenzih ederim Seni, hak olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer ben, onu söylemişsem; Sen, onu elbette bilirsin. Sen, benim içimde olanı bilirsin, ama ben Senin zatında olanı bilmem. Doğrusu görülmeyeni en iyi bilen Sensin, Sen.

— İbni Kesir

Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”

— Diyanet İşleri

Allah: «Ey Meryem oğlu İsâ, insanlara Allahı bırakıb da beni ve anamı iki tanrı edininiz diyen sen misin?» dediği zaman o, (şöyle) söyledi: «Seni tenzih ederim (ya Rab), hakkım olmadık bir sözü söylemekliğim bana yakışmaz. Eğer onu söyledimse elbette bunu bilmişsindir. Benim içimde olan (her) şey'i Sen bilirsin. Ben ise Senin zâtinde olanı bilmem. Şübhesiz ki ğaybları hakkıyle bilen Sensin Sen».

— Hasan Basri Çantay

Hani Allah «Ey Meryemoğlu İsa sen mi, Allah dışında beni ve annemi ilah edinin dedin?» İsa şöyle dedi; «Haşa seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim, gerçek olmadığını bildiğim bir sözü söylemek bana yakışmaz, eğer böyle birşey söyleseydim sen bunu bilirdin, Sen benim içimdekini bilirsin, fakat ben Senin özündekini bilemem. Hiç kuşkusuz Sen gaybleri bilensin.

— Seyyid Kutub

مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَآ أَمَرْتَنِى بِهِۦٓ أَنِ ٱعْبُدُواْ ٱللَّهَ رَبِّى وَرَبَّكُمْۚ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْۖ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِى كُنتَ أَنتَ ٱلرَّقِيبَ عَلَيْهِمْۚ وَأَنتَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ ﴿١١٧

Sen bana ne emrettinse ben onlara ancak onu söyledim: hep Rabbim ve Rabbiniz Allah’a kulluk edin dedim ve içlerinde bulunduğum müddetce üzerlerinde şâhid idim, vaktâki Ben-î içlerinden aldın üzerlerinde murâkıb ancak sen kaldın ve zaten sen her şeye şahidsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ben; onlara Senin bana buyuduğundan başkasını söylemedim. Rabbım ve Rabbınız olan Allah'a kulluk edin, dedim. Ben, aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahid idim. Beni öldürdüğünde onların murakıbı Sensin. Sen herşeye şahidsin.

— İbni Kesir

“Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin.”

— Diyanet İşleri

Ben onlara senin bana emretdiğinden başkasını söylemedim, (dediğim hep şu idi:) «Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha kulluk edin. Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcu idim. Fakat vaktâ ki Sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde nigehban yalınız Sen oldun. (Zâten) Sen (her zaman) her şey'e hakkıyle şâhidsin».

— Hasan Basri Çantay

Ben onlara sadece bana emrettiğini yani «Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz dedim. Aralarında bulunduğum sürece onların üzerinde gözetleyici oldum. Fakat sen canımı alınca onların tek gözetleyicisi Sen oldun. Her şeyin şahidi Sensin.

— Seyyid Kutub

إِن تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَۖ وَإِن تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿١١٨

Eğer onlara azab edersen şüphe yok ki senin kullarındırlar ve eğer kendilerine mağfiret kılarsan yine şüphe yok ki sen o Aziz, hakîmsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer onlara azab edersen; şüphesiz onlar Senin kullarındır. Şayet bağışlarsan; muhakkak ki Sensin Sen; Aziz, Hakim.

— İbni Kesir

“Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.

— Diyanet İşleri

«Eğer kendilerine azâb edersen şübhe yok ki onlar Senin kullarındır. Eğer onları yarlığarsan mutlak gaalib (ve) yegâne hüküm ve hikmet saahibi olan da hakıykaten Sensin Sen».

— Hasan Basri Çantay

Eğer onları azaba çarptırırsan, onlar senin kullarındır, eğer günahlarını affedersen kuşku yok ki Sen üstün iradeli ve hikmet sahibisin.

— Seyyid Kutub

قَالَ ٱللَّهُ هَٰذَا يَوْمُ يَنفَعُ ٱلصَّٰدِقِينَ صِدْقُهُمْۚ لَهُمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًاۚ رَّضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ ﴿١١٩

Allah buyurur ki: bu, işte sadıklara sadakatlerinin faide vereceği gündür, onlara altından ırmaklar akar cennetler var ebediyyen içlerinde kalmak üzere onlar, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’dan razı, işte bu fevzi azîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah buyurdu ki: Bu, doğru söyleyenlerin doğruluklarının fayda verdiği gündür. Onlara; altından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah; onlardan hoşnud olmuştur, onlar da Allah'dan hoşnud olmuşlardır. Büyük kurtuluş işte budur.

— İbni Kesir

Allah, şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.

— Diyanet İşleri

(Bu suâl ve cevablardan sonra) Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin sadâkatları kendilerine fâide vereceği bir gündür. Altından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî ve daimî kalıcıdırlar — Onlarındır. Allah kendilerinden raazî olmuşdur, kendileri de Ondan raazî olmuşlardır ve işte bu, en büyük kurtuluş ve seâdetdir».

— Hasan Basri Çantay

Allah dedi ki; Bugün, doğruların doğruluklarının yararını görecekleri gündür, onlar için altından nehirler akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennétler vardır. Allah onlardan razıdır, onlar da ondan razıdırlar. İşte o büyük kurtuluş, o büyük başarı budur.

— Seyyid Kutub

لِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا فِيهِنَّۚ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌۢ ﴿١٢٠

Allah’ın’dır bütün o göklerin ve yerin ve bunlarda ne varsa hepsinin mülkü, ve O her şeye kadir, daima kadirdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin, yerin ve onlardaki her şeyin mülkü Allah'ındır. Ve O, her şeye Kadir'dir.

— İbni Kesir

Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

— Diyanet İşleri

Göklerin, yerin ve içlerinde ne varsa (hepsinin) mülk (-ü tasarruf) u Allahındır. O her şey'e hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerin, yeryüzünün ve her ikisinde bulunan tüm varlıkların egemenliği Allah'ın tekelindedir. O'nun herşeye gücü yeter.

— Seyyid Kutub

AYARLAR