بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حمٓ ١
Hâ, mîm.
Ha, Mim.
Hâ Mîm.
Haa, Mîm.
Ha, Mim.
تَنزِيلُ ٱلۡكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَكِيمِ ٢
Kitap indirilmek o Aziz, Hakim Allah’dan.
Kitabın indirilmesi; Aziz, Hakim Allah'tandır.
Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.
(Bu) kitabın indirilişi mutlak kaadir, yegâne hukûm ve hikmet saahibi Allahdandır.
Kitab'ın indirilmesi, üstün iradeli ve her yaptığını bir hikmete göre yapan Allah'ın katındandır.
إِنَّ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ لَأٓيَٰتٖ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ ٣
Her halde göklerde ve yerde mü'minler için âyetler var.
Muhakkak ki göklerde ve yerde mü'minler için ayetler vardır.
Şüphesiz, göklerde ve yerde, inananlar için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) nice deliller vardır.
Şübhe yok ki göklerde ve yerde mü'minler için kat'î âyetler (delâletler, ibretler) vardır.
Göklerde ve yerde müminler için nice dersler vardır.
وَفِي خَلۡقِكُمۡ وَمَا يَبُثُّ مِن دَآبَّةٍ ءَايَٰتٞ لِّقَوۡمٖ يُوقِنُونَ ٤
Hayvanâtı tenevvü ettirip üreterek sizi yaratmasında da yakîn edinecek bir kavim için çok âyetler var.
Sizin yaratılmanızda ve yeryüzüne yaydığı her canlıda yakinen inanan topluluklar için ayetler vardır.
Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın (yeryüzüne) yaydığı her bir canlıda da kesin olarak inanan bir toplum için elbette nice deliller vardır.
(Allahın) sizi yaratmasında ve yer yüzüne yayıb üretmekde olduğu herbir canlıda da sağlam bilgi edinecek bir zümre için âyetler (delâletler, ibretler) vardır.
Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.
وَٱخۡتِلَٰفِ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن رِّزۡقٖ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَا وَتَصۡرِيفِ ٱلرِّيَٰحِ ءَايَٰتٞ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ ٥
Gece ile gündüzün ihtilâfında ve Allah’ın Semâ’dan bir rızk indirip de onunla arzı ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları çevirmesinde de aklı olan bir kavim için bir çok âyetler var.
Gece ve gündüzün değişmesinde ve Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkla ölümünden sonra yeri diriltmesinde, rüzgarları yönetmesinde akleden bir kavim için ayetler vardır.
Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten rızık (sebebi olarak yağmur) indirip, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgârları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için deliller vardır.
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allahın gökden rızık indirib onunla yere, ölümünden sonra, can vermesinde, rüzgârları (o halden bu haale) evirib çevirmesinde de akıllarını kullanacak bir kavm için âyetler (delâletler, ibretler) vardır.
Gecenin ve gündüzün birbiri ardına gelmesinde, gökten, Allah'ın rızık vermek için yağmur indirip, yeri onunla ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarı estirmesinde aklını kullanan kimseler için dersler vardır.
تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ نَتۡلُوهَا عَلَيۡكَ بِٱلۡحَقِّۖ فَبِأَيِّ حَدِيثِۭ بَعۡدَ ٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ يُؤۡمِنُونَ ٦
İşte bunlar Allah’ın âyetleri, sana onları bihakkın okuyoruz. Artık Allah’ın âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanırlar?
İşte bunlar; Allah'ın ayetleridir. Onları sana hak ile okuyoruz. Artık Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze inanırlar.
İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?
İşte bunlar Allahın âyetleridir ki sana bunları hak olarak okuyoruz. Artık onlar Allahın âyetlerinden sonra hangi bir söze inanırlar?
İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Bunları sana hak ilkesine göre okuyoruz. Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar
وَيۡلٞ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٖ ٧
Veyl o her bir vebal yüklü sahtekâra.
Yalancı, günahkar her kişinin vay haline.
Her günahkâr yalancının vay hâline!
Yalana, günâha dadanan her (kimsen) in vay haaline!
Her yalancı, günah yüklü kimsenin vay haline.
يَسۡمَعُ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسۡتَكۡبِرٗا كَأَن لَّمۡ يَسۡمَعۡهَاۖ فَبَشِّرۡهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٖ ٨
Allah’ın âyetleri karşısında okunurken işitir de sonra kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eyler, işte onu elîm bir azâb ile müjdele.
Kendisine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip de sonra onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnir. Ona elim bir azabı müjdele.
Kendisine Allah’ın âyetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele!
Ki kendisine karşı Allahın âyetleri okunurken işidir de sonra büyüklük taslayıcı olarak bunları hiç işitmemiş gibi (küfründe) ısraar eder. İşte onu çok elem verici bir azâb ile müjdele.
Allah'ın ayetlerinin kendisine okunduğunu işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç işitmemiş gibi küfründe direnir. Onu, acı bir azabla müjdele.
وَإِذَا عَلِمَ مِنۡ ءَايَٰتِنَا شَيۡـًٔا ٱتَّخَذَهَا هُزُوًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٞ مُّهِينٞ ٩
Âyetlerimizden bir şey, malûmu olduğu vakit de onu eğlenceye tutar, işte onlar için mühîn bir azâb var.
Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte onlara, horlayıcı bir azab vardır.
Âyetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!
Âyetlerimizden bir şey'e muttali' olduğu zaman o, bunu eğlenti edinir, işte onlar böyle. Onlar için zillet verici bir azâb vardır,
Ayetlerimizden birşey öğrendiği zaman onunla alay eder. İşte böyleleri için alçaltıcı azab vardır.
مِّن وَرَآئِهِمۡ جَهَنَّمُۖ وَلَا يُغۡنِي عَنۡهُم مَّا كَسَبُواْ شَيۡـٔٗا وَلَا مَا ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡلِيَآءَۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٌ ١٠
Peşlerinde cehennem ve onlardan ne kazandıkları bir şey defedebilir, ne de Allah’dan başka evliya edindikleri şeyler, hem onlara azîm bir azâb var.
Arkalarından da cehennem. Kazandıkları şeyler de, Allah'tan başka edindikleri veliler de onlara bir fayda vermez. Ve onlar için, büyük bir azab vardır.
Arkalarında da cehennem vardır. Dünyada kazandıkları ve Allah’tan başka edindikleri dostlar onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için elbette büyük bir azap vardır.
önlerinde cehennem. Onların ne kazandıkları şeyler, ne de Allâhı bırakıb da dostlar edindikleri nesneler kendilerinden hiçbir şey'i def'edemez. Onların hakkı büyük bir azâbdır.
Cehennem onların peşindedir. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için büyük bir azap vardır.
هَٰذَا هُدٗىۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ لَهُمۡ عَذَابٞ مِّن رِّجۡزٍ أَلِيمٌ ١١
Bu bir irşaddır, Rab’lerinin âyetlerine küfredenler ise onlara en fenâsından bir elîm azâb var.
Bu; hidayettir. Rabblarının ayetlerini inkar edenlere gelince; çetin ve elim bir azab vardır.
İşte bu (Kur’an) bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise elem dolu çok kötü bir azap vardır.
Bu (Kur'an) bir hidâyetdir. Rablerinin âyetlerine küfredenler (e gelince:) Onlar için öyle bir azâb vardır (ki bu) çok elem verici bir azâb (nev'în) den (dir).
İşte doğru yolu gösteren bu Kur'an'dır. Rabblerinin ayetlerini tanımayanlar için çok kötü, acı bir azap vardır.