بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

خُذُوهُ فَٱعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ ﴿٤٧

Tutun onu da yaka paça doğru cehennemin ortasına sürükleyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yakalayın onu, cehennemin ortasına sürükleyin.

— İbni Kesir

(Allah, görevli meleklere şöyle der:) “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.”

— Diyanet İşleri

(Zebanilere:) «Tutun onu da, (denilir), sürükleyerek cehennemin ta ortasına götürün».

— Hasan Basri Çantay

Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ صُبُّواْ فَوْقَ رَأْسِهِۦ مِنْ عَذَابِ ٱلْحَمِيمِ ﴿٤٨

Sonra da başının üstüne hamîm azâbından dökün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra azab olarak başına kaynar su dökün.

— İbni Kesir

“Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.”

— Diyanet İşleri

«Sonra tepesinin üstüne o kaynar su azabından dökün».

— Hasan Basri Çantay

Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün.

— Seyyid Kutub

ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْكَرِيمُ ﴿٤٩

Tat bakalım deyin: çünkü sen azîzdin, kerîmdin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tad bakalım; hani güçlü olan, değerli olan yalnız sendin?

— İbni Kesir

(Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?”

— Diyanet İşleri

Tat (o azâbı). Çünkü sen, (evet iddiânca) sen çok ulu, çok şerefli idin»!

— Hasan Basri Çantay

Tad bakalım, hani şerefli olan, üstün olan yalnız sendin?

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمْتَرُونَ ﴿٥٠

İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.

— İbni Kesir

“İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!”

— Diyanet İşleri

«Şübhesiz ki bu, (hakkında) şübhe, ve mücâdele edib durduğunuz şeydir».

— Hasan Basri Çantay

İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى مَقَامٍ أَمِينٍ ﴿٥١

Elbette müttekiler emîn bir makamda.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Müttakiler ise; muhakkak ki emin bir makamdadırlar.

— İbni Kesir

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler.

— Diyanet İşleri

Müttakıylerse hakıykaten emin bir makamda,

— Hasan Basri Çantay

Müttakiler ise güvenli bir makamdadır.

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿٥٢

Cennetlerde pınar başlarında.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bahçelerde ve pınar başlarında.

— İbni Kesir

Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

— Diyanet İşleri

cennetlerde, pınar (baş) lar (ın) dadır.

— Hasan Basri Çantay

Bahçelerde ve çeşme başlarında.

— Seyyid Kutub

يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَٰبِلِينَ ﴿٥٣

Sündüs ve istebraktan elbiseler giyerek karşı karşıya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnce ipekten ve parlak atlastan giyerler, karşılıklı otururlar.

— İbni Kesir

İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar.

— Diyanet İşleri

İnce, nâzik ve kalın (altın işlemeli) ipeklerden, atlaslardan giyecekler, karşı karşıya (gelerek mahabbet edecekler) dir.

— Hasan Basri Çantay

İnce ipekten ve parlak atlastan giysiler giyerek karşılıklı otururlar.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَٰهُم بِحُورٍ عِينٍ ﴿٥٤

Evet böyle, hem onları iri gözlü hurîlerle tezvic de etmişizdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle. Onları iri siyah gözlülerle evlendiririz.

— İbni Kesir

İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

— Diyanet İşleri

İşte (emir) böyledir. Onlara bembeyaz, şahin gözlü hurileri eş yapdık.

— Hasan Basri Çantay

Ayrıca onları, iri gözlü hurilerle de evlendirmişizdir.

— Seyyid Kutub

يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَٰكِهَةٍ ءَامِنِينَ ﴿٥٥

Orada emniyyetler içinde her türlü yemişi çağırır getirdiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada emniyet içerisinde her meyveyi isteyebilirler.

— İbni Kesir

Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler.

— Diyanet İşleri

Orada emîn emîn (hizmetçilerden) meyvenin her türlüsünü iste (yib getirirler).

— Hasan Basri Çantay

Orada, güven içinde, her meyveyi isterler.

— Seyyid Kutub

لَا يَذُوقُونَ فِيهَا ٱلْمَوْتَ إِلَّا ٱلْمَوْتَةَ ٱلْأُولَىٰۖ وَوَقَىٰهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ ﴿٥٦

İlk ölümden başka ölüm tatmazlar. Korumuştur da onları o Cahîm azâbından.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve onları cehennem azabından korumuştur.

— İbni Kesir

Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah, onları cehennem azabından korumuştur.

— Diyanet İşleri

Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. (Allah) onları cehennem azabından korumuşdur.

— Hasan Basri Çantay

Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar, sürekli yaşarlar ve Allah onları cehennem azabından korumuştur.

— Seyyid Kutub

فَضْلًا مِّن رَّبِّكَۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ ﴿٥٧

Hepsi Rabbin’den bir fadl olarak, işte budur ancak fevzi azîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbından bir lutuf olarak. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.

— İbni Kesir

Bunlar, Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır.

— Diyanet İşleri

(Bütün bunlar) Rabbinden bir fazl (-u kerem) olarak (verilmişdir). İşte bu, en büyük seâdetin ta kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

Cehennemden korunmaları Rabbinden bir lütuftur. İşte büyük kurtuluş budur.

— Seyyid Kutub

AYARLAR