بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ يَوْمَ ٱلْفَصْلِ مِيقَٰتُهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٠

Haberiniz olsun ki o fasıl günü hepinizin mikatıdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki ayırdetme günü, hepsinin bir arada bulunacağı vakittir.

— İbni Kesir

Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki o ayırd etme günü onların, topunun (va'd ve ta'yîn edilmiş) yakıtlarıdır.

— Hasan Basri Çantay

Hüküm günü, hepsinin buluşacağı gündür.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ لَا يُغْنِى مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْـًٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ ﴿٤١

O gün ki yar yardan bir şey defedemez ve bir taraftan yardım da olunmazlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; dostun dosta hiç bir yardımı olmaz, yardım da görmezler.

— İbni Kesir

O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.

— Diyanet İşleri

O gün yâr bile yârine, hiçbir şeyle, fâide vermez. Onlara (başka suretle) yardım da edilmez.

— Hasan Basri Çantay

O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.

— Seyyid Kutub

إِلَّا مَن رَّحِمَ ٱللَّهُۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٤٢

Ancak Allah’ın rahmetiyle yarlıgadığı başka, çünkü o öyle Aziz öyle Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak Allah'ın merhamet ettiği müstesna. Muhakkak ki O; Aziz, Rahim olanın kendisidir.

— İbni Kesir

Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Allahın esirgediği kimseler böyle değil. Çünkü O, bizzat kâfirlerden intikaam almıya hakkıyle kaadir, (mü'minleri) çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Yalnız Allah'ın merhamet ettiği bunun dışındadır. Şüphesiz Allah, üstündür, esirgeyendir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ شَجَرَتَ ٱلزَّقُّومِ ﴿٤٣

Şüphesiz o zakkum ağacı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu zakkum ağacı;

— İbni Kesir

(43-44) Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz o zakkum ağacı,

— Hasan Basri Çantay

Zakkum ağacı.

— Seyyid Kutub

طَعَامُ ٱلْأَثِيمِ ﴿٤٤

Çok vebal yüklenenin yemeğidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Günahkarların yiyeceğidir.

— İbni Kesir

(43-44) Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.

— Diyanet İşleri

günaha düşkün olanın yemeğidir.

— Hasan Basri Çantay

Günahkarların yemeğidir.

— Seyyid Kutub

كَٱلْمُهْلِ يَغْلِى فِى ٱلْبُطُونِ ﴿٤٥

Pota gibi karınlarında kaynar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Erimiş maden gibidir. Karınlarında kaynar,

— İbni Kesir

(45-46) O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.

— Diyanet İşleri

(45-46) (O), sıcak suyun kaynadığı gibi karınlar içinde kaynayacak erimiş ma'den (ler) gibidir.

— Hasan Basri Çantay

Tıpkı erimiş madenler gibi karınlarında kaynar.

— Seyyid Kutub

كَغَلْىِ ٱلْحَمِيمِ ﴿٤٦

Hamîm kaynar gibi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Suyun kaynaması gibi.

— İbni Kesir

(45-46) O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.

— Diyanet İşleri

(45-46) (O), sıcak suyun kaynadığı gibi karınlar içinde kaynayacak erimiş ma'den (ler) gibidir.

— Hasan Basri Çantay

Sıcak suyun kaynaması gibi.

— Seyyid Kutub

خُذُوهُ فَٱعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ ﴿٤٧

Tutun onu da yaka paça doğru cehennemin ortasına sürükleyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yakalayın onu, cehennemin ortasına sürükleyin.

— İbni Kesir

(Allah, görevli meleklere şöyle der:) “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.”

— Diyanet İşleri

(Zebanilere:) «Tutun onu da, (denilir), sürükleyerek cehennemin ta ortasına götürün».

— Hasan Basri Çantay

Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ صُبُّواْ فَوْقَ رَأْسِهِۦ مِنْ عَذَابِ ٱلْحَمِيمِ ﴿٤٨

Sonra da başının üstüne hamîm azâbından dökün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra azab olarak başına kaynar su dökün.

— İbni Kesir

“Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.”

— Diyanet İşleri

«Sonra tepesinin üstüne o kaynar su azabından dökün».

— Hasan Basri Çantay

Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün.

— Seyyid Kutub

ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْكَرِيمُ ﴿٤٩

Tat bakalım deyin: çünkü sen azîzdin, kerîmdin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tad bakalım; hani güçlü olan, değerli olan yalnız sendin?

— İbni Kesir

(Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?”

— Diyanet İşleri

Tat (o azâbı). Çünkü sen, (evet iddiânca) sen çok ulu, çok şerefli idin»!

— Hasan Basri Çantay

Tad bakalım, hani şerefli olan, üstün olan yalnız sendin?

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمْتَرُونَ ﴿٥٠

İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.

— İbni Kesir

“İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!”

— Diyanet İşleri

«Şübhesiz ki bu, (hakkında) şübhe, ve mücâdele edib durduğunuz şeydir».

— Hasan Basri Çantay

İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!

— Seyyid Kutub

AYARLAR