بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ ﴿٢٢

Sonra Rabb’ine duâ etti: bak bunlar mücrim bir kavim dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَسْرِ بِعِبَادِى لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ ﴿٢٣

Hemen; buyurdu; kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip olunacaksınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱتْرُكِ ٱلْبَحْرَ رَهْوًاۖ إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ ﴿٢٤

Ve denizi açık bırak, çünkü onlar ordu halinde gelip gark olunacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

كَمْ تَرَكُواْ مِن جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿٢٥

Neler terketmişlerdi: ne cennetler, ne kerîm makam.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ ﴿٢٦

Ne kaynaklar, ne çiftlikler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَنَعْمَةٍ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ﴿٢٧

Ve içinde zevk sürdükleri ne nimet ve refah.

— Elmalılı Hamdi Yazır

كَذَٰلِكَۖ وَأَوْرَثْنَٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ ﴿٢٨

Evet öyle ve hep onları başka bir kavme miras kıldık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ﴿٢٩

Binnetice ne gök ağladı üzerlerine ne yer ne de imhal olundular.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ ﴿٣٠

Celâlim Hakk’ı için, Ben-î İsraîl’i kurtarmıştık: o ihanetli azâbdan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

مِن فِرْعَوْنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيًا مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿٣١

Firavun’dan, çünkü o üstün müsriflerden idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَقَدِ ٱخْتَرْنَٰهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٣٢

Ve şanım hakkı için: biz onları bir ilim üzere âlemîne karşı ihtiyar eylemiştik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR