بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوۡمٞ مُّجۡرِمُونَ ٢٢

Sonra Rabb’ine duâ etti: bak bunlar mücrim bir kavim dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlar, suçlu bir kavimdir, diyerek Rabbına dua etti.

– İbni Kesir

Sonra Mûsâ, Rabbine, “Bunlar günahkâr bir toplumdur” diye seslendi.

– Diyanet İşleri

Nihayet Rabbine «Bunlar hakıykat günahkârlar güruhudur» diye düâ etdi.

– Hasan Basri Çantay

Sonra Musa: «Bunlar, suç işleyen bir toplum» diye Rabbine dua etti.

– Seyyid Kutub

فَأَسۡرِ بِعِبَادِي لَيۡلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ ٢٣

Hemen; buyurdu; kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip olunacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse kullarımı geceleyin yürüt, siz muhakkak takip olunacaksınız.

– İbni Kesir

Allah da şöyle dedi: “O hâlde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.”

– Diyanet İşleri

(Cenâb-ı Hak da) «Öyleyse kullarımı geceleyin götür. (Fakat) muhakkak siz ta'kib olunacaksınız» (buyurdu).

– Hasan Basri Çantay

Allah da şöyle buyurdu: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız.»

– Seyyid Kutub

وَٱتۡرُكِ ٱلۡبَحۡرَ رَهۡوًاۖ إِنَّهُمۡ جُندٞ مُّغۡرَقُونَ ٢٤

Ve denizi açık bırak, çünkü onlar ordu halinde gelip gark olunacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Denizi sakin iken geride bırak. Doğrusu onlar, suda boğulacak bir ordudur.

– İbni Kesir

“Denizi açık hâlde bırak.” Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

– Diyanet İşleri

«Denizi (sen ve ashaabın selâmetle geçdikden sonra) durgun ve açık bırak. Çünkü onlar boğul (mıya mahkûm ol) muş bir ordudur».

– Hasan Basri Çantay

Denizi yarıp toplumunu geçirdikten sonra olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

– Seyyid Kutub

كَمۡ تَرَكُواْ مِن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ ٢٥

Neler terketmişlerdi: ne cennetler, ne kerîm makam.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, nice nice bağları, pınarları bırakmışlardı.

– İbni Kesir

Onlar geride nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.

– Diyanet İşleri

(25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler.

– Seyyid Kutub

وَزُرُوعٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ ٢٦

Ne kaynaklar, ne çiftlikler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ekinleri, muhteşem konakları da.

– İbni Kesir

Nice ekinler, nice güzel konaklar!

– Diyanet İşleri

(25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.

– Hasan Basri Çantay

Ekinler, güzel makamlar!

– Seyyid Kutub

وَنَعۡمَةٖ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ٢٧

Ve içinde zevk sürdükleri ne nimet ve refah.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Zevk ve safa sürdükleri nimetleri de.

– İbni Kesir

Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!

– Diyanet İşleri

(25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.

– Hasan Basri Çantay

Ve zevkü sefa sürecekleri nice nimetler!

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ ٢٨

Evet öyle ve hep onları başka bir kavme miras kıldık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle. Onlara başka kavimleri mirasçı kıldık.

– İbni Kesir

İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık.

– Diyanet İşleri

İşte (emir) böyledir. Biz (bütün) bunları başka başka kavmler) e mîras verdik.

– Hasan Basri Çantay

İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik.

– Seyyid Kutub

فَمَا بَكَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ٢٩

Binnetice ne gök ağladı üzerlerine ne yer ne de imhal olundular.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gök ve yer onların helakine ağlamadı. Ve onlar, mühlet verilenler de olmadı.

– İbni Kesir

Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

– Diyanet İşleri

Ne gök, ne yer onların üstüne ağlamadı. Onlara (aman ve) mühlet verilmedi.

– Hasan Basri Çantay

Onlara gök ve yer ağlamadı ve kendilerine mühlet de verilmedi.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ نَجَّيۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ ٣٠

Celâlim Hakk’ı için, Ben-î İsraîl’i kurtarmıştık: o ihanetli azâbdan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; İsrailoğullarını horlayıcı azabdan kurtardık,

– İbni Kesir

(30-31) Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.

– Diyanet İşleri

(30-31) Andolsun ki biz İsrâîl oğullarını o zillet verici azâbdan, Fir'avndan kurtardık. Hakıykat o, haddi aşanlardan bir mütekebbirdi.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun biz, İsrailoğullarını o küçültücü azaptan kurtardık

– Seyyid Kutub

مِن فِرۡعَوۡنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيٗا مِّنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٣١

Firavun’dan, çünkü o üstün müsriflerden idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun'dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi.

– İbni Kesir

(30-31) Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.

– Diyanet İşleri

(30-31) Andolsun ki biz İsrâîl oğullarını o zillet verici azâbdan, Fir'avndan kurtardık. Hakıykat o, haddi aşanlardan bir mütekebbirdi.

– Hasan Basri Çantay

Yani Firavun'dan. Çünkü o haddi aşanlardan bir zorba idi.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدِ ٱخۡتَرۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ عِلۡمٍ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَ ٣٢

Ve şanım hakkı için: biz onları bir ilim üzere âlemîne karşı ihtiyar eylemiştik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve andolsun ki; Biz, onları bile bile alemler üzerinde seçkin kıldık.

– İbni Kesir

Andolsun, onları, bir bilgi üzerine (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz onlara — (hallerini) bilerek — (zamanlarındaki) âlemlerin üstünde bir imtiyaz vermişdik.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun biz, İsrailoğullarını, bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu