بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَنْ أَدُّوٓاْ إِلَىَّ عِبَادَ ٱللَّهِۖ إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٨

O, şöyle demişti: “Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.”

— Diyanet İşleri

وَأَن لَّا تَعْلُواْ عَلَى ٱللَّهِۖ إِنِّىٓ ءَاتِيكُم بِسُلْطَٰنٍ مُّبِينٍ ﴿١٩

“Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.”

— Diyanet İşleri

وَإِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ ﴿٢٠

“Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım.”

— Diyanet İşleri

وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُواْ لِى فَٱعْتَزِلُونِ ﴿٢١

“Bana inanmadınızsa benden uzak durun.”

— Diyanet İşleri

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ ﴿٢٢

Sonra Mûsâ, Rabbine, “Bunlar günahkâr bir toplumdur” diye seslendi.

— Diyanet İşleri

فَأَسْرِ بِعِبَادِى لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ ﴿٢٣

Allah da şöyle dedi: “O hâlde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.”

— Diyanet İşleri

وَٱتْرُكِ ٱلْبَحْرَ رَهْوًاۖ إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ ﴿٢٤

“Denizi açık hâlde bırak.” Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

— Diyanet İşleri

كَمْ تَرَكُواْ مِن جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿٢٥

Onlar geride nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.

— Diyanet İşleri

وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ ﴿٢٦

Nice ekinler, nice güzel konaklar!

— Diyanet İşleri

وَنَعْمَةٍ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ﴿٢٧

Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!

— Diyanet İşleri

كَذَٰلِكَۖ وَأَوْرَثْنَٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ ﴿٢٨

İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık.

— Diyanet İşleri

AYARLAR