بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

سُبْحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿٨٢

Hem göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi, onların vasfedegeldiklerinden münezzehdir.

— Hasan Basri Çantay

فَذَرْهُمْ يَخُوضُواْ وَيَلْعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ ﴿٨٣

(Şimdilik) sen bırak onları, (baatılın içine) dalsınlar, (dünyâlarında) oynaya dursunlar. Nihayet (azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşdurulacaklardır.

— Hasan Basri Çantay

وَهُوَ ٱلَّذِى فِى ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٌ وَفِى ٱلْأَرْضِ إِلَٰهٌۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٨٤

O, gökde de Tanrı, yerde de Tanrı olan (bir Allah) dır. O, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir; (her şey'i) hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

وَتَبَارَكَ ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٨٥

Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin mülk (ve tasarruf) u kendisinin olan (Allah) ın (şânı) ne kadar yücedir! Saatin ilmi Onun nezdindedir. (Hepiniz) ancak Ona döndürü (lüb götürü) leceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

وَلَا يَمْلِكُ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٨٦

Allâhı bırakıb da tapar oldukları (putlar hiçbir kimseye) şefaat etmek (salâhiyyetine) mâlik değildir. Hakka, bizzat (kalbleriyle) bilerek şehâdet edenler müstesna.

— Hasan Basri Çantay

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ ﴿٨٧

Andolsun ki kendilerini kimin yaratdığını onlara sorarsan elbette «Allah» derler. O halde nasıl olub da (Allaha ibâdetden) çevriliyorlar?

— Hasan Basri Çantay

وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ لَّا يُؤْمِنُونَ ﴿٨٨

Onun «Yârab» demesi hakkı için muhakkak ki onlar îmâna gelmezler güruhudur.

— Hasan Basri Çantay

فَٱصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَٰمٌۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٨٩

Şimdilik sen (Habîbim) onlardan yüz çevir, «Selâm» de. Artık yakında bileceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR